4483 SAYILI MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDAKİ KANUN KAPSAMINDA HAKKINDA ÖN İNCELEME YAPILAN MEMURA BİLGİ VE BELGE VERİLİP VERİLEMEYECEĞİ

l- MÜLGA MEMURİN MUHAKEMATI HAKKINDA KANUN-U MUVAKKATA GÖRE HAKKINDA SORUŞTURMA YAPILAN SANIĞIN HAKLARI:

Mülga MMHK-u Muvakkat kapsamında hakkında soruşturma yapılan sanığın sorgulanması (ifadesinin alınması) sırasında göz önünde bulundurulması gereken sanığın haklarını kısaca aşağıdaki şekilde belirlemekte yarar görüyorum.

Sanık, hakkındaki suçlamaları ve aleyhindeki delilleri açıkça öğrenmeli; soruşturmacının gayesine zarar vermeyecek durumlarda soruşturma dosyasını inceleyebilmelidir.

İstemesi halinde, ifadesinin alınmasından önce sanığa savunma süresi verilmelidir. Bu hususta, soruşturmacının olumsuz ve gereksiz katı tutum ve davranışları hukukî ihtilâflara yol açabilmektedir. Dolayısıyla muhakkik olan memurun görevini lâyık-ı veçhile yapması, tespit, tetkik ve araştırma yaparken yeni ihtilâf çıkarmaması gerekir.

Sanık statüsünde bulunan memur, kendi görüş, düşünce ve kanaatlerini serbestçe açıklayabilmeli, lehindeki delilleri muhakkike rahatlıkla sunabilmelidir. Sanık, bilirkişi incelemesi ve gösterdiği tanıkların dinlenmesi talebinde bulunabilmelidir (CMUK m.159).

a)                  Soruşturmacı, kanunî bir sakınca bulunmayan hallerde, sanık memurun bazı soruşturma işlerinde hazır bulunmasına imkân verebilir.

b)                  Sanık memur, tarafsızlığından şüphe duyduğu muhakkik ve bilirkişileri reddedebilmelidir.

Hukukun sanığa tanıdığı bu hakları, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun kapsamı içinde hakkında ön inceleme yapılan ve bazı isnatlarla karşılaşan memura veya onun kanunî temsilcisi sıfatıyla avukatına tanımamak, kanunla tanınan hakkın kullanılmasına mâni olmaktır.

4 Aralık 1999 gün ve 23986 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanun memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkındaki sistemi tamamen değiştirdi. Anayasamızın 129. maddesinde öngörülen ”izin sistemi “ esas alınarak yapılan düzenleme, suç işleyen memurlar hakkında cezaî soruşturmanın kısa sürede, yani en fazla 4-5 aylık bir sürede yapılmasını hedeflemiştir. Kanunun gayesi memurların görevde iken işlemiş oldukları suçun hazırlık soruşturması safhasını eski sisteme göre daha hızlandırmaktır.

Hakkında inceleme yapılan kişi” birtakım iddia ve suç isnadı ile yetkili merci tarafından 4483 sayılı Kanun hükümleri gereğince verilen bir ön inceleme emri ile hakkında ön inceleme başlatılmış bulunan memur ya da diğer bir kamu görevlisidir.

Ancak hakkında inceleme yapılan memur ya da diğer kamu görevlisi hakkında yürütülen neticede bir ön incelemedir. Ön inceleme Cumhuriyet Savcılığının yaptığı hazırlık soruşturması niteliğinde değildir.

Sanığın savunma hakları kapsamında birinci derecede, hakkındaki suçlamaları ve aleyhinde öne sürülen delilleri açıkça öğrenmesi; soruşturmanın gayesine ve genel seyrine zarar vermeyecek durumlarda soruşturma dosyasını inceleyebilmesi hususu önem sırasına göre ifade edilmektedir. Hakkında ön inceleme yapılan memur ise sanık değildir. Sanığa tanınan “soruşturma dosyasını inceleme yetkisi”nin hakkında ön inceleme başlatılan memura veya onun kanunî temsilcisi olan avukatına da rahatlıkla tanınması gerekir. Bu hakkın kullanılması, savunma hakkının ilk safhasını teşkil eder. Ancak hem 4483 sayılı Kanun, hem de İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanıp Bakan onayı ile yürürlüğe konulan “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun Uygulanması ile İlgili Olarak İçişleri Bakanlığınca Yürütülecek işlemlere İlişkin Yönerge” bu hususta herhangi bir düzenleme yapmamıştır. Bu, bir hukukî boşluktur. Nitekim bu hukukî boşluk İçişleri Bakanlığı tarafından fark edildiğinden 2001 yılı Mülkiye Müfettişleri yıllık toplantısında görüşülmek üzere 4483 sayılı Kanuna göre yürütülen ön inceleme sırasında, hakkında ön inceleme yapılan memur veya onun kanunî temsilcisi olan avukatı tarafından ön inceleme dosyasındaki bilgi ve belgelerin talep edilip edilemeyeceği, bu konuda Ceza Muhakemeleri Usûlü Kanunu’nun 143. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı konusunun araştırıldığı bildirilmiştir.

Müdafiin dava evrakını tetkiki” başlığını taşıyan CMUK’ nun 143. maddesi 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunun 19. maddesi ile değiştirilmiş olup, madde metni şöyledir:

“Müdafi hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir suretini harçsız alma hakkına sahiptir.

Müdâfiin hazırlık evrakını incelemesi veya hazırlık evrakından suret alması hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh Hâkimi kararıyla hazırlık soruşturması sırasında bu hak kısıtlanabilir.

Yakalanan kişinin veya sanığın sorgusunu içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve yakalanan kişi veya sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanamaz.”

Bu hükmün dip notunda “Bu maddede 18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda uygulanmayacağı, bunlar hakkındaki uygulamanın değişiklikten önceki hükme göre yapılacağı söz konusu kanunla hükme bağlanmıştır.” denilmektedir.

Kanun metninde açıkça zikredildiği üzere, müdafiin dava evrakını tetkik hakkını kullanmasının kısıtlanabilmesi için Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh Hâkiminin kararı gerekir. Kısıtlama talebi için de hazırlık soruşturmasının gayesinin tehlikeye düşmesi şartı getirilmiştir.

II- ÖN İNCELEME:

1) Genel:

MMHK’ na göre suç işleyen memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında görevlendirilen muhakkikler aynı Kanunun 6.maddesi gereği CMUK’ da Cumhuriyet Başsavcılarına tanınan yetkileri kullanarak hazırlık tahkikatı yapmakta idiler. 4483 sayılı Kanun ile muhakkiklik müessesesi ve hazırlık tahkikatının bu kişiler eliyle yapılması uygulamasına son verilerek, hazırlık tahkikatının Cumhuriyet Başsavcılarınca (veya Başsavcı vekillerince) yürütülmesi usûlü benimsenmiştir. Böylece memur ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmasından ziyade, suç işleyip işlemediklerine ilişkin iddiaların incelenmesi belli yetkiler dâhilinde idareye verilmiş, yargılama ise hazırlık soruşturması ve son soruşturma ile birlikte adlî mercilere bırakılmıştır. Ancak kanun koyucu memur ve diğer kamu görevlilerinin yerli yersiz adlî merciler önüne çıkarılmasını da istememiş, idareye konuyu inceleme ve gerekiyorsa adlî mercie intikalini sağlama hakkı vermiştir.

Bu isteği mecbur kılan zorlayıcı neden ise; 2709 sayılı 1982 Anayasası’nın 129 uncu maddesinin son fıkrasıdır. 129. maddenin; “Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında kanunun gösterdiği idârî merciin iznine bağlıdır.” hükmü memur ve diğer kamu görevlilerini doğrudan doğruya adlî makamlar önüne çıkarmayı engellemektedir. Bu hüküm değiştirilmedikçe memur ve diğer kamu görevlerinin doğrudan doğruya adlî makamlar önüne çıkarılmasının gerçekleşmesi imkânsızdır.

2) Soruşturma Dosyasının Sanık veya Vekili Tarafından İncelenmesi Bakımından Düzenleme Yapılması Mecburiyeti ve Bunun İstisnası:

MMHK’ nun 6. maddesi uyarınca, hüküm bulunmayan hallerde CMUK hükümlerinden yararlanılması ön görülmüştür. CMUK’ da 18.11.1992 gün ve 3842 Kanun ile esaslı değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda 143. maddesinde yapılan değişiklik ile “Müdafi hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir suretini harçsız alma hakkına sahiptir. Müdafiin hazırlık evrakını incelemesi veya hazırlık evrakından suret alması hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh Hâkimi kararıyla hazırlık soruşturması sırasında bu hak kısıtlanabilir.” hükmü getirilmiştir. Bu değişiklikten sonra MMHK’ a göre yapılan soruşturmalarda dosyadaki tüm belgelerin incelenmesi ve fotokopisinin istenmesi mümkün olmuştur. Oysa bu durum öncelikle halen görev yapmakta olan kamu görevlileri arasında husumet duyulmasına, kin güdülmesine yol açılabilir. Ayrıca bütün belgelerin fotokopilerinin istenmesi konusunda da fiiliyatta imkânsızlıklarla karşılaşılmaktadır. MMHK’ a göre işlenen ve soruşturma konusu yapılan suçlar idareye ait belgeler üzerinden yürütülmektedir. Bu belgeler idarede mevcut olup, sanığın bilgisi içinde bulunmaktadır. Soruşturma safhasında, sanığın bilgisi haricinde herhangi bir belge veya bilgi elde edilmesi halinde, soruşturmacı şayet gerek görürse bunları ilgiliye göstermelidir. Meselâ, usûlsüz bir ihalede ilgili sanığın çıkar sağladığı ispatlanabiliyorsa, bu hususta ne söyleyeceğini sanığa bildirmelidir. Gerekiyorsa açıklama yapması istenmelidir. Ancak bazı tanıkların ifadelerinin gizlenmesi tabiîdir. Hattâ bazı hallerde gereklidir de. Çünkü sanık ve tanıklar halen aynı çatı altında, aynı yerde, aynı kurumda görev yapmaktadırlar. Herhangi bir hoşnutsuzluk çıkmaması için bazı ifadelerin veya belgelerin gizlenmesi gerekli olmaktadır. Ayrıca, soruşturma dosyası kapsamında bulunan bütün belgelerin fotokopilerinin alınması çoğu defa gereksiz olmaktadır. Sanık bakımından fezleke en gerekli belgedir. Çeşitli yazışmalar, istatistikî bilgiler, düzenlenen çizelgeler, tebligat yazıları vb. belgelerin soruşturmanın esasını etkileyen belgeler olmadığından fotokopilerinin verilmesi gereksiz olmaktadır.

Yapılacak kanunî değişiklikler ile bazı soruşturma dosyalarında gizliliğin gerekli olduğu belirtilmeli, dosyaların incelenmesi ve fotokopilerinin alınması da, bu sayede kanunî bir engelle önlenmelidir.

3) Sonuç ve Öneriler:

4483 sayılı Kanunla “idarî yargılama sistemi” tamamen değişmiştir. Yeni Kanunun ortaya koyduğu sistemin eksikliklerini ayrıntılarıyla tespit ile bu vesile ile doğan kanunî boşlukları gidermek idarî mercilerin ve Meclis’in işidir.

Hukukun genel prensipleri içinde sanık haklarının kullanılmasına ön inceleme memurlarının mâni olmaması gereklidir. CMUK’ nun 143. maddesi hükmü hazırlık tahkikatı sırasında sanığın dâvâ dosyasının tamamına veya istediği evrakın bir suretini alma hakkını düzenlemiştir. Ayrıca bu hakkın kullanılmasının istisnasını ve hakkın kullanılmasına getirilecek kısıtlamanın usûlünü de ortaya koymuştur.

Yapılacak kanunî bir düzenleme veya değişiklik ile bazı ön inceleme ve soruşturma dosyalarında gizliliğin gerekli olduğu belirtilmeli, dosyaların incelenmesi ve evrak fotokopilerinin alınması da bu sayede kanunî bir engelle önlenmeli veya ön inceleme safhasında yetkili idârî makamın izniyle zanlının belge isteme talebinin kullanılmasına kısıtlama getirilmelidir.

4) Özet:

Mülga Memurin Muhâkemâtı Hakkında Kanun-u Muvakkat, 1913 yılından 1999 yılına kadar 86 yıl süre ile uygulanmış geçici bir kanundur. Bu Kanunun getirdiği idârî yargılama sistemi; memurun idarî merciler tarafından korunduğu ve kollandığı, neticede sadece T.C.K.’nun 230 ve 240. maddeleri kapsamına giren suçlar hakkında uygulama alanı bulabildiği gibi birçok tenkide rağmen tatbik imkânını bulmuştur.

4 Aralık 1999 tarih ve 23986 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun 18. maddesi ile 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhâkemâtı Hakkında Kanun-u Muvakkatı yürürlükten kaldırmıştır. Ancak yeni Kanun geçici birinci maddesi ile 4483 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce MMHK’ na göre başlatılmış bulunan işlemlerin adı geçen Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılacağını hüküm altına almıştır. Bu geçici madde MMHK’ dan 4483 sayılı Kanun’a geçiş sürecini tanzim gayesini gütmektedir. Ancak 4483 sayılı Kanunla idârî yargılama sistemimiz baştan aşağıya tamamen değiştirilmiştir. Yeni Kanunun ortaya koyduğu idârî yargılama sisteminin eksikliklerini ayrıntılarıyla tespit ile bu Kanunun tatbikatından doğan boşlukları gidermek üzere gerekli tedbirleri tespit ve gereğini ifa idârî mercilerin ve Meclisin işidir.

Hukukun genel prensipleri içinde sanık haklarının kendisi veya kanunî temsilcisi sıfatıyla avukatı tarafından kullanılmasına ön inceleme memurlarının mâni olmamaları gereklidir. CMUK’ nun 143. maddesi hükmüne göre hazırlık tahkikatı sırasında sanığın veya kanunî temsilcisinin dâvâ dosyasının tamamını veya istediği evrakın bir suretini alma hakkını düzenlemiştir. Ayrıca bu hakkın kullanılmasının istisnasını ve hakkın kullanılmasına getirilecek kısıtlamanın usûlünü de ortaya koymuş bulunmaktadır.

4483 sayılı Kanunun MMHK’ la ihdâs edilen “muhakkiklik müessesesi”ne ve hazırlık tahkikatının muhakkikler eliyle yürütülmesi uygulamasına son vermiş, hazırlık tahkikatının Cumhuriyet Başsavcılarınca (veya Başsavcı vekillerince) yürütülmesi usûlünü benimsemiştir. Böylece getirilen yeni sistem memurların ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmasından ziyade “görevleri sırasında” suç işleyip işlemediklerine dair iddiaların belli yetkiler ve usûller dâhilinde tetkiki yetkisini idareye vermiş, yargılama yetkisi ise hazırlık soruşturması ve son soruşturma ile birlikte adlî mercilere devredilmiştir.

4483 sayılı Kanunun yeni getirdiği düzenleme ile ihdas edilen sistem ve idarenin izniyle memurların ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması yolunun açılması 1982 Anayasası’nın 129. madde hükmüne uygun bir düzenlemedir.

MMHK’ na göre yapılan soruşturma hazırlık tahkikatı olduğundan 4483 sayılı Kanunla ön inceleme memuruna tanınan yetkiye göre muhakkiklerin yetkileri daha geniş kapsamlıydı. Dolayısıyla MMHK’ na göre yapılan hazırlık tahkikatının fezlekesi sanık hakkındaki işlemin ve getirilen önerinin muhteva olarak bir özeti olduğundan sanığın bilgilendirilmesi bakımından belki de yeterliydi. 4483 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen “ön inceleme raporu” da getirilen yeni şekil unsurlarıyla nihâyetinde fezlekeye benzemekte ve hakkında ön inceleme yapılan memur veya memurlar ile ilgili öneriler getirmektedir. O halde kanunî boşlukların doldurulması için yapılacak bir düzenleme ile veya kanun değişikliği ile bazı ön inceleme ve soruşturma dosyalarında gizliliğin gerekli olduğu belirtilmeli, dosyaların incelenmesi ve evrak fotokopilerinin alınması da bu sayede kanunî bir engelle önlenmeli veya ön inceleme safhasında yetkili idârî makamın izniyle zanlının belge isteme talebinin kullanılmasına bazı kısıtlamalar getirilmelidir. Danıştay Birinci Dairesi’nin 2000/29 Esas, 2000/59 Karar sayılı Kararının 6. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları da bu konuya açıklık getirmektedir.

Zaman boşlukların doldurulmasını sağlayacak düzenlemeleri mecbur kılacaktır.

Not: Bu makale, Yeşil Giresun Gazetesi’nin 21.12.2001, 24.12.2001 tarih ve 7936, 7938 sayılı nüshalarında yayımlanmıştır.

Ekrem YAMAN

Çanakkale Vali Yardımcısı