ŞİİR DENEN MUAMMA

 

Şiir nedir, nasıl yazılır?

“Şiirin ne olduğu konusunda yüzlerce sanatkâr sayısız tarifler yapmış. Hepsi birbirine yakın olsa da, hiçbiri diğerinin aynı değil. Bu tarif ve yorum farklılığı tabiîdir ki, şiirin yapısından geliyor. Çünkü şiirde bilinen kelimelerle örülü bir dünyanın yanı başında, şâirinin ruh dünyasını aksettiren bir başka âlem daha vardır. Okuyucu ise, akseden bu âleme, kendi ruhu ile katılabildiği ölçüde yorum yapabilir.”

Bence iki şey mukaddestir: 1. Din 2. Dil. Din, bütün kutsî duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duygu ve düşünceleri de dil vasıtasıyla ifade ederiz.”

Şâirin, yazarın dili “Çarşıda, pazarda, mektepte, câmide kullanılan yaşayan” Türkçe olmalıdır. Millî kültürümüzün iki ana kaynağı olan dil ve din varlığımız, şahsiyet sebebidir. Dilini ve dinini koruyamayan bir millet, varlığını nasıl koruyabilir?

Dil konusunda ölçü, millettir. Ölçü olarak alınacak temel değerler; milletin dili, milletin zevki, milletin anlayışıdır. Türk Milleti’ni millet yapan bütün değerlerdir.

Şiir olmasaydı;

“Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam,

Hele Hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, âşığım istiklâle,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!

Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum,

Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam aldırmada geç git diyemem aldırırım,

Çiğnerim, çiğnenirim Hakkı tutar kaldırırım.” diyen eşsiz iman şâiri Mehmed Âkif ERSOY acaba heyecanını nasıl dile getirebilirdi?

Tanzimat Fermanı’nın ilânından beri 150 yıldır Avrupa’ya, Batı’ya özentimiz, hayranlığımız, Batı karşısındaki şaşkınlığımız bir türlü sona ermemiştir. Şiirde de Batı etkisi mutlaka vardır.

Dünyada hiçbir millet gösterilemez ki, bizim milletimiz kadar başkalarına yaranmak, hoş görünmek için atalarına sövmüş olsun. Sözü şiirimizin boynu bükük evlâdı Divan Şiirine getireceğim.

Divan şiiri Tanzimat’tan sonra kötülenmeye başlamıştır. Hattâ birçok aydın Divan Şiirine karşı tecavüzkâr tavır takınmış, fakat aynı kişiler daha sonra, hata ettiklerini anlamışlardır. Divan şiiri 150 yıldan beri yıkılamamıştır. Bilhassa Cumhuriyet İnkılâbı ile birlikte bazı aydınlar dünü kötülemek adına ellerinden geleni artlarına koymadıklarından ve yeni rejim devrim mantığı içinde bu yalakalığa gerekli tepkiyi vermediğinden yaşanan bu şımarıklık Divan Şiirine düşmanlığı artırmıştır. Fakat ona cephe alanlar daha sonra hata ettiklerini itiraf etmişlerdir. Divan şiiri bugün de yaşamaya devam etmektedir.

Cumhuriyetin kuruluşuyla köklü inkılâpların yapıldığı yıllarda, Batı kültürü ile yetişen Türk aydınları inkılâp şartlarının tesiri altında kalarak, Divan Edebiyatı ve bütün geçmişe karşı savaş açmışlardır. Bu dönem öyle trajik bir dönemdir ki, Türk aydınları kafalarıyla eskiye savaş açarlarken, gönülleri ile eskiden kopamadıklarını söylemişlerdir. Bunlar arasında Ahmet Hamdi TANPINAR, Abdülbaki GÖLPINARLI gibi isimler vardır. Abdülbaki GÖLPINARLI, Divan Edebiyatına, gerçek hayattan uzak, mecazlar âleminde gezen, gelene ağam, gidene paşam diyen bir edebiyattır, derken, daha sonra, bu düşüncesinin yanlış olduğunu söylemiştir. Hattâ bunları yazarken bile böyle düşünmediğini söylemekten çekinmemiştir.

Yahya Kemal’le beraber birçok Türk aydını kendini, Divan Şiiriyle hesaplaşmaya tutma ihtiyacı hissetmiştir. Divan Şiirine savaş açmak bile, onunla bir hesaplaşmadır. Ona savaş açanlar başka bir kültürü devlet desteğiyle yerleştirmek için vazifelendirilmiş kişilerdir. Fakat ne kadar hazin bir durumdur ki, bu aydınlar ne yeniyi benimseyebilmişler, ne de eskiden kopabilmişlerdir.

Her şeye rağmen Divan Şiiri bazı şâirlerimiz elinde yaşatılmaktadır. Bunlar arasında Âmir ÇELEBİOĞLU, Prof. Dr. Cemal KURNAZ, Prof. Dr. Mustafa TAHRALI ve Prof. Dr. Şahin UÇAR’ı sayabiliriz.

Osmanlıcanın orta dereceli okullarda, yüksek öğrenimde mecburî ders olarak okutulması 88 yıldır kopuk olduğumuz kültür mirasımıza bizleri yeniden bağlayacak, dede ile torunun birbirini anlamasını sağlayacaktır.

Kültür mirasımıza ve bizi biz yapan her türlü değere sahip çıkalım. 22.02.2011

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 28.02.2011 tarih ve 384 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

Ekrem YAMAN

Antalya Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr