CUMHURİYETİN 89. YILDÖNÜMÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Batı emperyalizmi yeryüzünü savaş alanına çevirirken, kullandığı slogan günümüzde barış, demokrasi ve insan haklarıdır. Batı yeryüzünde savaşları desteklerken bir yandan da silâh satışı ile zenginliğine zenginlik katıyor. Zavallılar da birbirini öldürerek tatmin oluyorlar. Böylece dünyada bir kesim refah içinde yüzerken diğerleri ise yaşadığını zannediyor.

Tarih boyunca neredeyse hiç değişmeyen bir hakikat vardır: Güçlü ekonomi, güçlü ordu, güçlü devlet demektir.

İnsanlığın ortak değerleri, kabulleri vardır ve bu kıstaslara göre değerlendirmeler yapılır. Bunlar ahlâk, hukuk, adalet, insan hakları, dürüstlük, adil gelir paylaşımı, yardımseverlik, hoşgörüdür.

ABD ve Avrupa için demokrasi, hürriyet ve insan hakları sadece kendi topraklarında geçerli olan kavramlardır. Diğer ülkelerde ise iç savaş, felâket, vahşet, katliam, gözyaşı ve oluk gibi akan kan anlamına gelmiyor mu?

Muhterisler milletlerine felâketler yaşatırlar. Batı medeniyetlerinin ülkelerinin başına yerleştirdikleri yöneticiler yönünden incelenmesi iyi bir araştırma konusu olabilir. Bütün mazlum milletler gibi Türk milletinin Batı’dan esen ihtiraslarla muhatap edildiği her savaşa bir de bu açıdan bakılmalıdır. Türk milleti Gazi Mustafa Kemal ve silâh arkadaşlarının sevk ve idaresinde Millî Mücadele’yi vererek 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet idaresine bu şuurla geçmiştir.

4 milyon 483 km²’lik vatan toprağını 1. Dünya Savaşı’nda müttefiki Almanların mağlubiyeti ile kaybeden Türk milleti Osmanlı Devleti’nin küllerinden genç bir devlet kurmasını başarmıştır. İblisin çocukları günümüzde Millî Mücadele’de ve Çanakkale’de yedikleri Türk’ün tokadından rövanşı alma peşindeler. Hem Türk ve İslâm âlemine saldırıyorlar hem de bağırıyorlar.

Her devirde gaflet, delalet ve hattâ hıyanet içinde bulunanlar için tarih bir ibret aynasıdır.

Kötülerin zaferi tarih boyunca hep olmuştur. İyiler mücadele eder, bedel öder. Kötüler işin kaymağını yer. Bu insanlığın altın kuralıdır.

Aldatılanlar aydınlatılmadıkça aldatılmaya her zaman devam ederler.

Basiretsiz idarecilerin elinde devletlerin sarsılması da kaçınılmazdır.

Dünyada sömürü çarkı; asalaklar, parazitler ve üretenler arasında sürer gider. Sömürünün önlenmesi için akıl, bilim ve teknoloji gerçeği ile kitlelerin aydınlatılması gerekir.

Ajan akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler, bürokratlar, iş adamı ve yargı mensupları, Türkiye’nin yüzyıllık temel sorunudur.

İşbirlikçilik; servet kazanmanın, iktidarın, şöhretin anahtarıdır.

1919’da Sevr ile dayatılmak istenen bölünmüş Anadolu özlemi işbirlikçi çevrelerce bir asır sonra da gerçekleştirilmek isteniyor.

Küresel güçler sömürge ülkelerinde beşinci sınıf insanları iktidara getirir ve orada tutarlar.

Bölge dışı devletlerin gerek ülkemizde gerekse Ortadoğu coğrafyasında, mezhep, din, etnik kimlikleri ayrıştırma stratejisine karşı bir ve beraber olmalıyız. Ortak değerlerin, ortak tarihin, ortak şuurun yapısını tekrar tesis etmeliyiz.

Türkiye; sözüne güvenilen, bölgede ve dünyada barışın, kardeşliğin, huzurun teminatı olan bir görüntü vermeli ve bu görüntüyle bire bir örtüşen bazı uygulamalara yönelmelidir.

Bir millete karşı oynanan oyun, anlaşılması, bilinmesi ve gereğine yönelmekle bozulur.

İnsanî değerler yerine şahsî hırslarıyla ve ihtiraslarıyla hareket eden insanın herkese zararı ve kötülüğü dokunur.

1920’lerde Fransa ve İngiltere tarafından şekillendirilen Ortadoğu coğrafyasını, günümüzde, ABD–İngiltere–Fransa yeniden şekillendirmektedir. İşbirlikçileri ise işbaşına getirmektedir.

Öngörüsü ve feraseti olmayanlar, dünyada ve ülkelerinde oynanan oyunlar karşısında her zaman şaşkına dönerler.

Türkiye’de gizli Ermeniler, Rumlar, Araplar dün olduğu gibi bugün de zehir kusmaya devam ediyorlar.

Türkiye, millî birlik ve beraberlik içinde olmalıdır.

Ortak değerlerimiz bizleri her zamankinden daha çok birbirimize yaklaştırmalı, kardeşliğimizi, dostluğumuzu pekiştirmelidir.

Toplumsal barış için sevgi, dostluk, kardeşlik, birlik ve beraberliğimiz için, gelecek adına, çocuklarımız adına güçlü bir umut oluşturmak zorundayız. Zira çocuklarımız sevgiyi, saygıyı, hürmeti, cömertliği, izzeti ve fedakârlığı, başkalarının yüzünü güldürmeyi tarihî gerçeklerden öğreniyorlar.

Unutulmamalıdır ki, Anadolu topraklarında gönül yıkmak değil, kazanmak esastır.

Millet olarak, birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin, dostluğumuzun, toplum barışının, barış içinde bir arada yaşama arzumuzun, adeta test edildiği, sınava tabi olduğu bir süreç yaşıyoruz. Biliyoruz ki, bu topraklarda asırlardan beri var olan kardeşlik iklimi, hoşgörü iklimi, bugüne kadar tüm sınavların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Zira bu topraklar, Hacı Bektaş-ı Velilerin, Yunus Emrelerin, Mevlânâların sevgi mesajlarıyla yoğrulmuştur.

Bu topraklar, yaratılanın Yaratan’dan ötürü sevildiği, “acıların bal eğlendiği” bir barış yurduna dönüşmüştür. Bu topraklarda gönül yıkmak değil, gönül kazanmak, gönül fethetmek esas olmuştur. Dolayısıyla asırlardan bu yana var olan bu sevgi kültürünü, bu hoşgörü kültürünü yeniden tazelemeliyiz, daha da güçlendirmeliyiz.

Tarihten ders almayanların sonu hüsrandır.

2012 Türkiye’si, 1918 yılını mı yoksa 1071 yılını mı yaşıyor? Özet olarak genel bir değerlendirme yaparak diyebiliyoruz ki, İstanbul ve Anadolu Avrupalılarca 1918’de işgal edilir. Bütün etnik topluluklar, işgalci Avrupalıların yanında yer alır. Türkler; Mustafa Kemal liderliğinde Kurtuluş Savaşı verir ve Türkiye Devleti’ni tekrar kurar. İşte 100 yıllık son Türk tarihinin özeti budur. Tarih tekerrür ediyor. Hiç ibret alsaydık tarih tekerrür eder miydi?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bânisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, yakın silâh ve dâvâ arkadaşları Mareşal Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir ve isimlerini tek tek sayamadığım fedakâr, vefakâr devlet ricaline, şehit ve gazilerimize binlerce defa şükranlarımı sunarken Cumhuriyetin 89. yıldönümünde bu duygularla Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum.

Kıyamete kadar bâki kalmasını umut ve temenni ettiğim devletimiz birlik ve beraberlik şuuru içinde yaşayacaktır. Bir ve beraber olalım, huzur bulalım. Yaşadığımız Anadolu coğrafyasında herkesin gözünün olduğunu da hiç unutmayalım. [1] 29.10.2012

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 06.11.2012 tarih ve 467 sayılı nüshasında yayımlanmıştır.

 

 

 

 

Ekrem YAMAN

Sinop Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr



[1] Bu makalenin hazırlanmasında Prof. Dr. Nurullah AYDIN’ın www.ha-ber.com sitesindeki şahane makalelerden geniş çapta istifade edilmiştir.