HAYATTA KAZANILAN HİÇBİR BAŞARI TESADÜF DEĞİLDİR

 

Başarı her zaman geçicidir. Her şey yapılıp, söylendiğinde geriye kalan bir tek şey vardır, o da karakterinizdir.

Başarılı insanlar yardım etmeyi severler. Onlardan yardım istemek onun uzmanlığını, bilgisini, zekâsını ve tecrübelerini takdir etmek demektir.

İnsanlar nereye yelken açtığını bilmedikçe, hiçbir rüzgâr doğru rüzgâr değildir. Hayatta büyük şeyler başarmış olan herkesin büyük bir amacı olmuştur; bunlar gözlerini yüksekteki bir hedefe, bazen imkânsız görünen bir hedefe dikmişlerdir. Eğer bir insan hayalleri doğrultusunda emin adımlarla ilerlerse beklenmedik bir anda başarıyla kucaklaşır.

Başarının ana babası çoktur, yenilgi ise yetimdir.

Başarının sırrı; niyet etmek, karar vermek ve hepsinden önemlisi azimle uygulamaktır. Başarının yüzde sekseni, doğru zamanda doğru yerde olmaktır. Başarılı olmanın yolu; gösterişten uzak edalı, ölçülü bir gurur, köleleşmekten uzak bir nezaket ve ağzı sıkılıktan geçer. Başarının kesin olan tek ölçüsü, sizden beklenenden daha iyi hizmet vermektir.

Nimete ulaşan herkes hasede uğrar.

Önemli olan şey nereden başladığınız değil, sonuçta nereye ulaştığınızdır.

Ticaret hayatında başarı hakkında “Sakıp Sabancı, Başarı Şimdi Aslanın Ağzında ismi ile Haziran 1998’de yayımlanan kitabında (Sayfa 127-128) şunları yazıyor:

İşinize politikayı karıştırmayın

Her kişinin politik inancı farklıdır. Kişi olarak belli politik tercihi olabilir. Belli partiye veya partiliye sempati duyabilir. Başarı arayan kişi, politik tercihini işine yansıtmaz. İşi ile politikayı birlikte götürmeye çalışmaz. Politikacıdan yardım beklemez. Politikaya endeksli bir işin başarıya ulaşması imkânsızdır. Belli bir süre başarıya ulaşmış gibi görünse de başarıda devamlılık olamaz. İşadamlarının politikacılarla, devlet adamlarıyla işleri gereği tanışmaları, ilişki kurmaları doğaldır. Fakat bu ilişkilerin bir sınırı olmalıdır.

Sakıp Sabancı, Para Başarının Mükâfatıdır ismi ile Kasım 1995’te yayımlanan kitabında şunları (Sayfa 70-71) yazıyor:

Politikacıdan medet ummayın

Babam Hacı Ömer, “Ticarette siyaset, siyasette merhamet olmaz” derdi. Yaptığı işlerde buna daima dikkat etmiştir.

Babam bir işadamının siyasete bulaşmasını doğru bulmazdı. Yaşarken, birkaç arkadaşının başarısız tecrübesine şahit olmuştu. Bunlardan biri Ömer Başeğmez, akıllı, çalışkan bir işadamı idi. Babam kendisini örnek işadamı kabul ederdi. Çok partili dönemde, partinin önce ilçe, sonra il başkanı oldu. Milletvekili seçildi. Ticaretine siyaset karıştı. Tuğla, kiremit satardı. Çeşitli acentelikleri vardı. Bir tuğla fabrikası kurmuştu. Mehmet Nuri Sabuncu’nun (Sa)’sı ve Ömer Başeğmez’in (Ba)’sı birleşti. (Saba) ismi altında tuğla ve kiremit ürettiler. Rivayete göre, kredi alırken partinin baskısıyla bankaları zorladı. Maliye Bakanlığı’ndan ayrıcalıklı döviz aldı. Ticaret Bakanlığı ona gereksiz belge verdi. Daha buna benzer kısmen doğru, kısmen yanlış ve çok abartılmış yığınla dedikodu çıkardılar. Derken her şey geri tepti. Ömer Başeğmez’in Saba Tuğla ve Kiremit Fabrikası günün birinde haraç mezat satıldı.

Sakıp Sabancı’nın kitaplarından iki kısa bölüm aktardım. Görülüyor ki, politikacının ağına düşmemenin, iktidarın gadrine uğramamanın en kestirme yolu, işadamının siyasete bulaşmaması, siyasetçiden uzak durması, iktidarlardan menfaat bekleyişine girmemesidir. Siyasete bulaşanlar, şu veya bu nedenle ve şekilde siyasetçilerle kol kola girenler, siyasilerin bekleyişlerini cevaplamaya mecbur kalıyorlar.” [1]

Yazar Can DÜNDAR da bir yazısında “Çocuklar gibi, toplumlar da zor büyüyor.

Çocuklar gibi, toplumlar da babalarını kaybettikten sonra, ona muhtaç olmadan ve ona yaraşır biçimde ayakta kalabildikleri ölçüde büyüyorlar.

Bir kahraman, ‘Onun gibisi gelmez’ diyenlerin dövünmesiyle değil, ‘Hepimiz onun gibi olabiliriz’ diyenlerin övünmesiyle ölümsüzleşir.

Kahramanı, sevimsiz heykeller değil, kendisinden ilham alan nesiller yaşatır.

O, okullardaki büstlerde değil, kendisini güncelleyen mücadelelerde yenilenir, hayatiyet kazanır.

O zaman da, ‘Yoksuldu, babasız büyüdü, içmeyi severdi, yalnızdı’ sözleri, zaaf diye algılanmaz; tersine ‘Buna rağmen başardı’ teşhisiyle tamamlanır; yoksul, öksüz, yalnız kitlelerde ‘Demek ben de başarabilirim’ özgüveni yaratır.” [2] diyor.

E. Renan’a göre “İnsan yaşlandıkça öğüt verme hastalığına tutulur.[3] E. Renan haklı olsa da başarı gibi iddialı bir konuda fikir serdettikten sonra tavsiyelerde bulunmamak da mümkün değil ki…

Yaptığınızı büyük yapın, doğru yapın ve kendi tarzınızda yapın!

Başarılarını tevazu ile süsle! Sana düşman kazandırmasın.

Hayatta kazananların, kaybedenlerin yapmak istemediklerini yapanlardan çıktığını unutma!

Başkalarının başarılarını kıskanma, takdir etmeyi bil! Takdir etme aynı meziyetin sende de olduğunu gösterir.

Başarılı insanların biyografilerini okuyun!

Kendini asil bir gayeye ada! Ülkene hizmet en asil gayedir.

Her başarının bir bedeli olduğunu unutma!

Ayaktaysan dik dur, oturuyorsan oturduğun sandalye veya koltuğu doldur ve arkana yaslan!

Kendini başkalarından daha az akıllı kabul et, ama öyle olma! İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça, hiçbir şeye ulaşamaz.

Kendine kusurlarını hemen söyleyecek arkadaşlar bul!

Değişime direnme! O olmazsa modan geçer. 20.06.2011

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 27.06.2011 tarih ve 401 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

 

Ekrem YAMAN

Antalya Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr


[1] Güngör URAS, “Politikaya Bulaşan İşadamı ‘Evet’ Diyeceğini Beyan Etmeli,” Milliyet, 19.08.2010.

[2] Can DÜNDAR, “Zoraki Kral,” Milliyet, 19.02.2011. Yazarın Mustafa isimli eserinde Atatürk’le ilgili görüşleri bir süre tenkit edilmişti. (E.Y.)

[3] E. Renan