TÜRK POLİSİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ

 

Teşkilâtın, kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği merhaleler hakkında bazı açıklamalar yapmak istiyorum.

10 Nisan 1845 tarihinde yayımlanan ve İstanbul’daki yabancı misyonlara da Teskere-i Umumiye tarzında gönderilen Polis Nizamnâmesi ile ilk def’a polis adı verilen bir zabıta teşkilâtı kurulmuştur.

Teskere-i Umumiye’den; bu kuruluşun meskûn sahada, ahalinin güvenliğini korumak üzere görevlendirildiği ve kuruluşun başına Tophane Müşiri Mehmet Ali Paşa’nın getirildiği anlaşılmaktadır.

Polis Nizamnâmesi, 17 maddeden oluşuyordu ve bu kuruluşun görevleri sayılıyordu.

Böylece bu dönemde zabıta hizmetlerini yürüten kuruluşların sayısı Seraskerlik, İntisap Ağalığı ve Polis olarak üçe çıkıyordu. Taşrada ise güvenlik hizmetleri Asakir-i Mensure Alayları tarafından yürütülmekteydi.

İstanbul’daki Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1922 yılında kaldırılmasından sonra 24 Şubat 1923’te İstanbul Polis Müdüriyet-i Umumiyesi de lâğvedilerek yerine Ankara’daki Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü’ne bağlı ve il teşkilâtları seviyesinde İstanbul Polis Müdürlüğü ihdas edilmiştir.

Teşkilât, 1930 yılına kadar devamlı bir gelişim göstermiş, Emniyet Umum Müdürlüğü ismini Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü’ne bırakmıştır.

1934 yılında Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu neşredilmiştir. 1937 yılında ise 3201 sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanunu çıkarılmıştır.

12 Eylül 1980 tarihinde Emniyet Teşkilâtı 67 İlde Emniyet Müdürlüğü, 452 İlçede Emniyet Âmirliği veya Emniyet Komiserliği şeklinde teşkilâtlanmış, karakol sayısı 912’ye yükselmiş olmasına rağmen Devletin varlığı, halkın huzur ve güvenliğini sağlamak için yeterli mevzuat, teşkilât, nitelikli ve eğitilmiş personel, plân ve program, araç, silâh ve gereç ve morale sahip bulunmuyordu. Yüzlerce şehit verilmesine rağmen görevin üstesinden yeterince gelemiyordu.

Devlet ve millet olarak varlığımızın hürriyetçi demokratik düzen içinde her türlü iç ve dış tehlikeden uzak tutulması, kanun hâkimiyetinin sağlanması ve korunması, yurt içinde huzur ve nizamın temini, vatandaşların can, mal ve ırz güvenliğinin sağlanması ve korunması, suç işlemeye yönelik davranışların önlenmesi, işlenmiş olan suçların işlenmeye devam olunmasının engellenmesi ve sanıklarının yakalanarak adalete tevdi edilmesi, ilgili kanunların ve diğer mevzuatın kendisine tevdi ettiği hizmetlerin ifâsı polisin temel görevlerini teşkil eder.

Anayasa’nın tanıdığı hürriyetlerin değişik tarzlardaki anlayışla değişik biçimlerde kullanılmak istenmesi, siyasî faaliyetler, işçi hareketleri ve sendikal faaliyetler, eğitim müesseselerinin etkinlikleri, dernek faaliyetleri ve sportif faaliyetler polisin görevlerini yerine getirirken çok dikkatle takip edeceği ve polis fonksiyonunun devamlı bir gelişme içinde bulunmasını gerektiren unsurlardır. Denilebilir ki, polis hizmeti kamu hizmetlerinin en karışık ve değişken olanıdır.

Türk Polisi bu güç ve fakat son derece şerefli görevini kanunların kendisine tevdi ettiği yetkileri kullanarak ifâ etmek mecburiyetini her zaman kalbinde yaşatmış ve hissetmiştir.

Türk Polisi kanını ve canını feda etmekten çekinmeksizin, mesleğe girerken ettiği yemine sadık kalarak ve büyük bir feragat örneği göstererek görevini ifâ etmiş olmanın şeref ve gururuna sahiptir.

Emniyet Teşkilâtı Kanunu gereğince teşkilâtlandırılmış olan polis; Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu ile Polis Vazife ve Salahiyet Tüzüğü’nde belirtildiği üzere asayiş, amme ve şahıs tasarruf emniyeti ve mesken masûniyetini korumak, halkın ırz, can ve malını ve ammenin istirahatını temin etmek ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek ile görevlidir.

Kanunun yürürlüğe girdiği 1934 yılından sonra çok yönlü olarak değişen ve gelişen yurdumuzda polisin fonksiyonu da değişerek kanunda belirtilen sınırları tamamen aşmış, kanunda sayılanlar polis hizmetlerinin ancak bir bölümünü teşkil eder hâlde kalmıştır. Bugün polisin ifâ ettiği görevler genel olarak 4 bölümde toplanmaktadır:

a)       İdarî görevler,

b)      Adlî görevler,

c)       Siyasî görevler,

d)      Trafik görevleri.

Geçtiğimiz dönemde memleketimizin en acı gerçeklerinden biri de; Emniyet Teşkilâtı’nda ortaya çıkan bölünme, disiplinsizlik, hattâ bu Devlet gücünün personelinden bazılarının bizzat anarşiye katılışı olmuştur.

Ülkemizin asayiş ve huzurunu sağlamakla görevli polisin bir bölümü, karışık ortamın ve siyasîlerin tâviz verici tutumları sonucunda iki dernek çevresinde toplanmış, aşırı sağ ve sol olarak gruplara ayrılmıştır. Az da olsa kanun dışı örgütlerle ilişki kuracak kadar ileri giden bir kısım emniyet görevlisinin zaman zaman militanlarla eylemlere, boykotlara, direnişlere ve hattâ ayaklanmalara dahi yöneldikleri görülmüştür.

Dünyadaki büyük gelişim ve değişmelere paralel olarak yurdumuzda da, hızlı nüfus artışı, sanayileşme, köylerden şehirlere vuku bulan büyük akınlar sebebiyle doğan sağlıksız şehirleşme, dış faktörler, 1961 Anayasası’nın getirdiği kontrolsüz ve geniş hürriyetler, iç siyasî çekişmeler, kasıtlı ve sun’î olarak ortaya konan ırk ve dinî inanç ayırımları ve benzeri birçok sebeplerle memleketimizde büyük bir kargaşa hüküm sürüyordu. Polis Teşkilâtı ise kendini bu değişim ve gelişmelere göre yenileyemiyordu. 1970 yılından sonra birtakım reorganizasyon çalışmaları yapılmış ise de; reorganizasyon için araştırmalar yeterli ve sağlıklı bir tarzda yapılmadığından, varılan kararlar bu sebeple ve diğer çeşitli faktörler yüzünden uygulanamamış ve başarılı olamamıştır. Polisin zafiyetinin yalnızca araç, gereç ve personel azlığından kaynaklandığı şeklindeki yanlış ve kısır inanç değiştirilememiştir.

Daha sonra Emniyet Teşkilâtının merkez ve taşra teşkilâtlarında yapılan düzenleme ile görevlerin yerine getirilmesinde büyük başarı sağlanmıştır. Bugün Emniyet Teşkilâtımız; vatanın bütünlüğünü, milletin bölünmezliğini, Cumhuriyet rejimini ve Atatürk ilkelerini dâhilden gelebilecek her türlü tehdit ve taarruzlara karşı korumak, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, yurtta emniyet ve huzur ortamını tesis etmek görevlerini en etkili bir biçimde yerine getirmenin gayreti içerisindedir.

12 Eylül Harekâtı polisimize arzuladığı ve hasretle beklediği ortamı temin ve tesis etmiş ve polis tarafsız ve doğru idare edilince neler yapmaya muktedir olduğunu aziz ve necip milletimize göstermiştir. Türk polisi, canı pahasına Cumhuriyetimizi sonsuza kadar koruyup yaşatacaktır.

 

Not: Bu makale, Konya Postası’nın 02 Ekim 1992 tarih ve 5707 sayılı nüshasında, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 17.04.2006 tarih ve 160 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

 

Ekrem YAMAN

KARAPINAR KAYMAKAMI

KAYNAKLAR:

1)      Cumhuriyetin 50. Yılında İçişleri Bakanlığı,

2)      Beyaz Kitap, Güney Matbaacılık Sanayi,

3)      Türkiye’deki Anarşi ve Terörün Gelişmesi, Sonuçları ve Güvenlik Kuvvetleri İle Önlenmesi, Ankara, Başbakanlık Basımevi, 1982.

4)      Cumhuriyetin 60. Yılında Türk Polisi, Ankara, Dönmez Ofset.