BİR ŞEYİ BİLMEK SEBEPLERİYLE BİLMEKTİR

Bir şeyi bilmek ne demektir?

Bildiğini bilenin arkasından gidiniz!

Bildiğini bilmeyeni uyandırınız!

Bilmediğini bilene öğretiniz!

Bilmediğini bilmeyenden kaçınız!

“Kişi bilmediği şeyin düşmanıdır.”

Cenap Şehabeddin

Kat’î olarak bilmediğin şeyi söyleme, yalancı olursun.

“Gençken bilgi ağacını dikmesek, yaşlandığımız zaman gölgesine sığınacak bir yerimiz olmayacaktır.”

S. R. CHAMFORT

Sorabilmek için önce öğrenmek lâzım.

Goethe

“Bilmediğin şeyi sor; sorma zilleti, bilme şerefine giden yolda kılavuzundur.”

Sâdi

“Tek bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”

Socrates

Az bildiğimiz bir şeyden kuşkulanmayız. Ama bilgiyle birlikte kuşku da artar.

Goethe

Bir şeyi bilebilmek için o şey hakkında önceden iyice düşünmek, öğrenilmesi, bilinmesi istenilen şeyin sır mahiyeti arz eden taraflarını aydınlığa kavuşturmak gereklidir. Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmek olur. Eğer yapılması istenilen şey hakkında birey önceden bir şeyler tasavvur etmeden işe girişirse işinin devamı ve başarıya ulaşması beklenemez. Montaigne “Mükâfatların en büyüğü yaptığımız işi başarmış olmamızdır.” der

Bilmek, öğrenmek işi de kişi nazarında, fert hayatında son derece önemli faaliyetlerdir. Öyleyse bilmek denilen eylemi gerçekleştirebilmek bu yüzden de istenilen mutluluğu elde edebilmek öğrenme işini tümüyle başarmakla mümkündür. Garplı bir düşünürün şu sözleri kayda değer bir mahiyet taşır: “İnsan bildiğinde ısrar etmeli, tek bilgi budur.” Öğrenmek denilen karmaşık zihnî faaliyetlerin de tam anlamıyla gerçekleştirilebilmesi bilme üzerindeki ısrarla mümkündür. Gerçekten de bir şey üzerindeki ısrar onun başarıyla ifa edilmesine sebep olur. Kişi kendisine değer kazandıracak olan faaliyet üzerindeki etkinliğini artırdığı müddetçe insandır. Bir şeyin bilinebilmesi anlamakla mümkün olur. Anlamak ise o olayı meydana getiren nedenlerin aydınlatılması, sebeplerin kişi tarafından ezbere dayanmaksızın bilinmesiyle mümkündür. Ezbere bir bilgi, bilgi değildir. Sebepsiz yapılan bir öğrenim; kelime, söz ya da rakam hamallığından başka bir şey değildir. Sebepleri açıklığa kavuşturulamamış olaylar zincirini koruyan, barındıran bir zihin, zihin değil, boş bir çuvaldır. Franklin’in dediği gibi boş bir çuvalın dik durması zordur.

“Bir şeye ulaşmak, önce onu bilmekle başlar. Bilmenin gerekliliği, bilmesi gerekenin ihtiyacıyla doğru orantılıdır.

Önce kendini bilmeli insan!

Bir şeye ulaşmak önce ihtiyacını, sonra yollarını bilmekle başlar.” [1]

“Bilmek alâmeti; işitmek, dirilik emaresi; görmek, dirilere mahsus; irade, hayat ile olabilir ihtiyarî iktidar, zîhayatlarda bulunur; tekellüm ise, bilen dirilerin işidir.”

Ülke olarak bir sıkıntımız var. Türkiye demokratik bir sistem içindedir. Türkiye’nin birçok mes’elesi çeşitli zeminlerde tartışılıyor, herkes bir söz söylüyor. Çoğu zaman işi bilmeyen insanlar konuşuyor. Mütehassıslar seslerini çıkarmıyorlar.

Bu, Türkiye’nin zaaflarından biridir. Aslında bu durum insana ıstırap veriyor. Çünkü mes’eleler doğru olarak münakaşa edilmiyor. Her işi erbabına havale etsek, her konunun dünya çapında uzmanı gibi fikir beyan etmesek acaba enerjimizi atamaz mıyız? 13.09.2011

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 03.10.2011 tarih ve 409 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com 

 

 

 

Ekrem YAMAN

Antalya Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr


[1] M. USLU, “Bilmek,” Sızıntı Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 5 (Haziran 1979), s. (21-22).