3091 SAYILI KANUN UYGULAMASINDAN DOĞAN BOŞLUKLAR

 

1- GİRİŞ

Gayrimenkul zilyetliğine yapılan tecavüzlerin önlenmesi hakkındaki çalışmaları teferruata girmeden dile getirmeye ve uygulamadan doğan boşlukları açıklamaya çalışacağım.

Bu çalışmalar sırasında geriye doğru gidilerek konu hakkında uygulamaya konulan mevzuatın bir dökümü yapılmıştır.

3091 sayılı Kanunla ilgili Yargıtay ve Danıştay kararlarının uygulamada bilinmesi gerekli bazı örnekleri buraya alınmıştır.

 

2- GAYRİMENKUL ZİLYETLİĞİNİN KORUNMASI İLE İLGİLİ OLARAK UYGULAMAYA KONULAN MEVZUAT

Osmanlı Devleti döneminden günümüze kadar gayrimenkul zilyedliğinin korunması ile ilgili olarak uygulanmış olan mevzuat taranmış ve aşağıdaki tespitler elde edilmiştir:

a) 25.07.1909 ve 20 Recep 1911 tarihli “Emval-i Gayr-i Menkuliye Vuku Bulan Tecavüzâtın İdareten Suret-i Men’ile Ol Baptaki İhtilâfât-ı Mütehaddisenin Meclis-i İdarece Halli Hakkında İrade-i Seniyye” adlı Padişah Emri(İrade-i Seniyye),

b) 7 Nisan 1912 tarihli “Emval-i Gayr-ı Menkule Tasarrufundan Mütehaddis İhtilâfâtın İdareten Halli Hakkında 20 Recep 1327(1911) ve 25 Temmuz 1325(1909) tarihli İrade-i Seniyye ile Müttehaz Kararın Suver-i Tatbikiyyesini Mübeyyin Talimat,

c) 4 Nisan 1926 tarih ve 734 sayılı Kanunla yürürlüğe giren Türk Kanun-u Medenisi,

ç) 1929 tarih ve 1426 sayılı Vilâyet İdaresi Kanunu,

d) 1933 tarih ve 2311 sayılı Gayrimenkule Tecavüzün Def’ine Dair Kanun,

e) 1952 yılında çıkan 5917 sayılı Kanun,

f) 15.12. 1984 tarih ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun.

 

3- 3091 SAYILI KANUNUN UYGULANMASINA GENEL BİR BAKIŞ

5917 sayılı Kanun, kısa ve öz bir kanun olmasına rağmen birçok idarî boşluk bırakmıştı. Son çıkan Kanun bu boşlukları ayrıntıya girerek kapatmıştır.

Kanun tatbikatında şikâyet dilekçesi üzerine işleme başlanmakta ve konu ile ilgili olarak tahkik memurlarınca fezlekeli dosya tekemmül ettirilerek karar merciine sunulmaktadır. Gerek Kanun gerekse Yönetmeliği uygulamaya ışık tutmaktadır. İki mevzuatın birbirini tamamlayan hükümleri sayesinde dosyalar mükemmele yakın hazırlanabilmekte ve verilen kararlar da o nispette sağlıklı olmakta ve problemi hâlledici mahiyet kazanmaktadır.

 

4- 3091 SAYILI KANUNUN UYGULAMASINDAN DOĞAN BOŞLUKLAR

a) Kanunun, “Başvuruda Bulunma Süresi” ile ilgili 4 maddesinin 2. fıkrasına eklenecek bir hüküm ile Kanunun mâkabline şâmil olmayacağı, Kanunun birinci maddesinde sayılan mallara karşı yapılan tecavüzlerin önlenmesinde 15.12.1984 tarihinden sonraki tecavüz ve müdahalelerin işleme esas olacağı Kanunla ilgili Uygulama Yönetmeliği’nde hüküm altına alınmalı ve konunun İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile çözülmesi şeklindeki pratik çözüm terk edilmelidir.

b) Vali veya Kaymakam tarafından doğrudan soruşturma yapılması hâlinde, soruşturma ve infaz giderlerinin ödenmesinde uygulamada düşülen tereddütleri gideren Maliye ve Gümrük Bakanlığı’nın 29 Mart 1985 tarih ve Milli Emlâk Genel Müdürlüğü Mile ½ Şb. Md. 3130-53/85-12668 sayılı genelgesi ile 3091 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği arasında mevzuat boşluğunu kapatacak ve genelge ile ayrıntılı bir şekilde açıklanan hususlarla irtibat kuracak açıklama getirilmelidir.

c) 5917 sayılı Kanunda tatbikatın 15 gün içerisinde bitirilip karara bağlanacağı, bu sürede karar verilmemişse veya verilememişse durumun sebepleriyle birlikte üst makama bildirileceği hükmü yer almıştı. Benzer hüküm, 3091 sayılı Kanunun 6 ve 11. maddelerinde de yer almıştır. Buradaki ortak boşluk şudur: Durum üst makama bildirildikten sonra tahkikata daha ne kadar devam edilecektir? Bu konuda 3091 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği’nde hüküm bulunmamaktadır.

ç) Bir tüzel kişilik tarafından veya organlarınca ikinci tecavüzün yapılması hâlinde ne yapılacağına dair bir hüküm gerek 5917, gerekse 3091 sayılı Kanunda yer almamıştır.

İkinci tecavüz sonunda konu, işlem yapılmak üzere, adlî mercilere intikâl eder. 3091 sayılı Kanunda ikinci tecavüz için öngörülen cezalar hapis cezalarıdır. Paraya çevrilebileceği yolunda bir hüküm de yoktur. Bu duruma göre, ikinci tecavüzü vuku bulan tüzel kişiliğe hapis cezası nasıl uygulanabilecektir? Eğer bu cezayı tüzel kişiliğin sorumlu ve yetkilisi çekmeliyse ve bu kişi memur ise, Memurin Muhakemâtı Hakkında Kanun uygulanabilecek midir? Bu durum ilgili Kanunda veya Yönetmeliğinde açıklığa kavuşturulmalıdır. [1]

d) 3091 sayılı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrası ve Uygulama Yönetmeliği’nin 45. maddesinde belirtilen 5 günlük infaz süresinin kısa oluşu, ulaşım güçlüğü sebebiyle gecikme ve sıkıntıya sebep olmaktadır.

e) Diğer yandan sözü edilen Kanunun 6, Uygulama Yönetmeliği’nin 30. maddesinde belirtilen bilirkişilerin bilgi ve ifadelerine keşif mahallinde başvurulması zarureti doğduğundan bilirkişilik ücretlerinin kendilerine ödenip ödenmeyeceği, ödenecekse hangi ölçünün esas alınacağı ve Kanunun 17/1. fıkrasında dile getirilen “Soruşturma ve infaz memurları ile infaz memurlarına teknik yönden yardımcı olarak görevlendirilecek memurların yevmiye ve taşıt giderleri, başvuruda bulunanlar tarafından Maliye veznesine yatırılır.” hükmü ile ilgili Yönetmeliğin 53. maddesi çerçevesinde bilirkişilerin mütalaa edilip edilemeyeceği, harcırahların ödenmesinde bilirkişilerin keşif, tahkik ve infaz memurları ve yardımcı olan teknik eleman gibi yorumlanıp yorumlanamayacağı açıklığa kavuşturulmalıdır.

f) Soruşturma sırasında ifadelerine başvurulan vatandaşlardan bazılarının Türkçe bilmemeleri hâlinde tercüman aracılığıyla ifadelerinin alınıp alınamayacağı(uygulamada anlaşabilme zaruretinden dolayı mecburî olarak tercüman kullanılmakla beraber), kendilerine yaptıkları bu tercümanlık hizmetinden dolayı bir ücretin ödenip ödenmeyeceği, ödenecekse takdirin kime ait olacağı ve kıstasın ne olacağı Kanun veya ilgili Yönetmelikte açıklığa kavuşturulmalıdır.

g) Mütecavize ait menkul eşyanın tecavüzün men’inden sonra mâlik sıfatıyla kendisinin iradesi ile veya iradesi haricinde tecavüz mahallinde bulunması hâlinde menkul eşyalarının yed-i emine teslim edilebilmesi hakkında Kanun veya Yönetmeliğine hüküm getirilmelidir.[2]

 

5- 3091 SAYILI KANUNLA İLGİLİ YARGITAY VE DANIŞTAY KARARLARINDAN ÖRNEKLER

A- Gayrimenkul Zilyedliği ve Bundan Doğan Dâvâlarla İlgili Bazı Yargıtay Kararları

a) Tapu kayıtlarına karşı zilyedlik iddiaları dinlenemez(Y. 5. H. D. 24.5.1960 gün ve E. 3163 K. 2637).

b) Babası adına zilyed olduğunu iddia eden kimsenin dâvâ hakkı olamaz(Y. 8. H. D. 8.7.1965 gün ve E. 3717 K. 3215).

c) Zilyedliğin kazanılması, kazanan o şey üzerinde doğrudan doğruya tasarruf edebilmek için, hiçbir engelle karşılaşmaması da gerekir(Y. 8. H. D. 5.10.1965 gün ve E. 3182 K.4087).

ç) Ermenilerden metrûk ve Hazinece usûlen el konulmamış ve tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların, hak kazandırıcı zaman aşımı hükümlerine göre mülk edinilmesine, kanunî bir engel bulunmamaktadır(Y. 7. H. D. 31.1.1969 gün ve E. 308 K 769).

d) Yol artıkları belediyeye ait olup, adına tescil edilebilir. Bu yeri belediyeden satın alan da tescil isteyebilir(Y. 8. H. D. 26.10.1967 gün ve E. 5310 K. 4812).

e) Padişahlara ait taşınmazlar millete intikal etmiştir.

Kanunlar gereğince Devlete kalan gayrimenkuller, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez(H. G. K. 4.4.1984 gün ve E. 982/8-128 K. 357).

B- Yönetmeliğin Köy Tüzel Kişiliğine Ait Taşınmazlara Yapılan Tecavüzlerle İlgili 46. Maddesinde Düzenlenen Köy Orta Malları Hakkında Verilmiş Yargı Kararları

a) Köy boşluklarının köy orta malı sayılamayacağı, bu yerlerin Hazineye ait olduğu ve Hazine adına tescili gerekeceği… Y. 8. H. D. 17.02.1969 gün ve E. 530 K. 778, Y. 7. H. D. 7.03.1969 gün ve E. 223 K. 1969/743).

C- Mer’a, Yaylak ve Kışlaklar Hakkında Yargı Kararları

a) Bir mer’anın köy hududu haricinde bulunması, mer’alık iddiasına mâni değildir(Y. 1. H. D. 9.12.1938 günlü Karar).

b) Mer’a gibi umuma ait yerler zilyedlikle iktisap edilemez.

Yaylak ve kışlak iddialarının da yazılı belge bulunmayan hâllerde şahitle ispatı câizdir(Y. 1. H. D. 18.06.1964-Raportör Notu).

Ç- Su(Kaynak) ve Harklarla İlgili Yargı Kararları

a) Umumî suların mülkiyeti Devlete ait olduğundan bunlar üzerinde irtifak hakkı tesis ve tescil edilemez(Y. 6. H. D. 31.1 1958 gün ve 787 sayılı Karar).

b) Umumî suların zamanaşımı ile mülkiyetinin iktisabı mümkün değildir(Y. 6. H. D. 22.02.1962 gün ve 5882 sayılı Karar).

c) Belediyelere verilen kamulaştırma salâhiyeti hususî mülkiyete dâhil sulara münhasırdır. Hususî mülkiyet mevzuu teşkil etmeyen ve amme emvâline dâhil bulunan suların kamulaştırma yoluyla bir amme idaresinden diğer amme idaresine nakline mevzuat ve hukuk esasları müsait değildir.(D. Tv. İçt. 30.03.1953 gün ve 17/23 sayılı Karar).

Irmak; yer yani yatak değiştirebildiğinden sabit sınır sayılamaz. Yatak değiştiren ırmağın bıraktığı yer Hazineye aittir(Y. H. H. U. 18.10.1968 gün ve 1-1298/768 An.B.D. 970/34).[3]

Not: Bu makale, Konya Postası’nın 21, 22, 23 Ekim 1992 tarih ve 5721, 5722, 5723 sayılı nüshalarında yayımlanmıştır.

 

 

 

 

Ekrem YAMAN

Karapınar Kaymakamı 


[1] Salih ÇAĞLAYAN, “3091 sayılı Kanunla Getirilen Yenilikler,” Türk İdare Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 370(Mart 1986; Taner KOÇYILDIRIM, “3091 sayılı Kanunun Uygulanmasında Ortaya Çıkan Sorunlar,” Türk İdare Dergisi, Cilt: 59, Sayı: 377(Aralık 1987), Ankara, Sevinç Matbaası.

[2] Şanlıurfa Valiliği İl İdare Kurulu Şefliği’nin 28.02.1989 gün ve İd. Ku.08/561 sayılı Raporu.

[3] Ergün TEZEL, Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Yolları ve Mülki İdare Amirlerinin Tahliye Yetkileri, Türk İdareciler Derneği Yayınları: 11, Ankara, Maya Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti., 1989.