DİPLOMATİK BİR YALAN: TÜRK-AMERİKAN DOSTLUĞU!

 

Amerika’ya ve Avrupa’ya yamanarak geçmişimize ihanet ediyoruz. Yedi düvelle iyi geçinmek ve ülkemizin menfaatlerini koruyabilmek için çok iyi bir siyaset takip etmek lâzımdır.

Dümenler ve yelkenlerin ipleri elimizde olmalıdır. Aksi takdirde ihanete uğrarız.

ABD dünyada zora girdikçe Amerika nezdinde Türkiye’nin jeopolitik önemi artıyor.

NATO Afganistan’da yenilgiye uğruyor. Yaşlı Avrupa’dan ve Türkiye’den destek ve güç istiyor. Ancak küçümsenen Avrupa Amerika’ya destek ve güç vermek istemiyor.

Amerika için demokratik yönetim kendisine her zaman ve her şart altında itirazsız ve karşılık beklemeden destek olan yönetimdir.

Kendi halkına düşman olanın bize faydası olamaz. Biz kimseye düşman değiliz, ama kimseye de kölelik yapmayız. Türk milletinin fıtratı böyle bir yaşantıya uygun değildir.

Günümüzde Amerika’nın Türkiye’den başka sadık kulu kalmadı desek acaba haksızlık yapmış olur muyuz?

İsmet İNÖNÜ’den sonraki bütün siyasetçiler, İnönü dâhil, Türk’ün gerçek millî kimliğini unutturmak için zahiren canla ve başla Amerika’ya ve Avrupa’ya hizmet etme gayreti içine girmişlerdir. Niyetlerini Allah bilir.

Bir bakıma 1923-1938 dönemine Osmanlı Devleti’nin devamı diyebiliriz.

Dil ve din kimliği koruyan iki unsurdur.

Günümüzde, ülkemizde bilim ve meslek ahlâkı kalmamıştır.

Özal, sevap ve günahlarıyla birlikte, allanıp pullanarak Amerika tarafından Türkiye’ye yollanmıştır desem acaba merhuma karşı haksızlık mı yapmış olurum?

Sahte aydın sınıfımız misyoner okullarında yetiştirilmiştir. Bu, Osmanlı Devleti zamanından beri Batı medeniyetinin bir kaidesidir.

Sömürgeciler dünyanın her yerinde kendi çıkarlarına hizmet edecek, onları koruyup kollayacak, bu uğurda cansiperane gayret gösterecek sahte aydınlar yetiştirmişlerdir. Türk milletinin menfaatlerinden daha fazla canla başla yabancıların menfaatleri için uğraşanları yakından tanıyın!

Bizde radyo ve televizyonlarda ayarlı adamlar vardır. Bunlar belirli çevrelerin sesidir, işiten kulağıdır, gören gözüdür. Yani onlar sahibinin sesidirler. Onlar kamuoyunu yönlendirmek için sahiplerinin istedikleri hususları piyasaya seslendirirler.

ABD ve AB’nin can simidi gibi saldırdığı hoşgörü ve diyalog lâfları ile Türk milletini iyi uyuttular ve millette haksızlıklara karşı direnecek takat kalmadı.

Tüketim mallarımızın çoğunu istikbâlimizle satın alıyoruz. Yani elimizde olmayan parayla, borçla lüks bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Genellemeden söylemek gerekirse devlet de, vatandaş da aynı lüks yaşantının, şatafatın içinde yaşama hırsının zebunudur. Borçlarımız ödenemeyince mallarımız elimizden alınıyor.

1980 sonrasında Batı dünyasında görülen ırkçılık belli çevreler tarafından körüklenmiştir. Komünizm bitince düşman arayanlar düşman olarak Müslümanları buldular. NATO’nun düşman kuvvetlerinin rengi o yüzden İslâm’ı temsil eden yeşil renktir. Medeniyetler Çatışması isimli kitap bunu körükledi. Fundamentalist kavramı bu yüzden piyasaya yayıldı.

En kötü şey ahmaklar arasında yaşamaktır.

Her şeyi başkalarına verilmiş, satılmış bir ülkenin bitmesi yakındır.

Mütekabiliyet esası gözetmeksizin Türk yurdunun toprağını satmaya dünyanın hangi ülkesinde şahsiyetlilik denir?

Batıda, küllenmiş vaziyette de olsa, her zaman, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Hıristiyan yobazlığı izleri kalplerde siperde yaşar. Batılılar iktisaden zayıfladıkça yabancılara düşman olurlar. Yabancı düşmanlığı ateşi o yüzden ikide bir devamlı olarak ateşlenir durur. Böylesine malûl bir Avrupa’dan medet uman bir halkız. Aslında milletimiz bu oyunun farkındadır.

Şunu unutmamak lâzımdır ki, milletimize gelecek hayır, hasenat ve iyilik yabancılardan değil, sadece kendi insanından gelir.

O yüzden bütün dünya ülkeleri gibi Amerika’nın da dostu yoktur, sadece çıkarları vardır. Milletler arası ilişkilerde dostluktan bahsetmek sadece iktisaden zayıf, küçük bir coğrafyada hükümran olan devletlerin kendisinden daha güçlü olan devletlere karşı sarf ettiği lüzumsuz bir iltifat sözüdür. Amerikan çıkarları neyi gerektirirse Amerika geleceği o istikamette yeniden planlar, hazırlar ve planlarını uygulamaya koyar. İngilizlerin asırlarca uyguladıkları bu stratejinin günümüzdeki temsilcisi ve en başarılı örneği hiç şüphesizdir ki, Amerika’dır. Hakkını yememek lâzımdır. Çırak ustasını fersah fersah geçmiştir.

Askerî alanda NATO’nun emrinde, iktisadî sahada çok uzun bir süre Dünya Bankası ve IMF’nin dümen suyunda, dış politika alanında İngiliz Milletler Topluluğu’nun 21 Temmuz 1923’den beri gizli tek üyesi sıfatıyla İngiltere’nin emrinde olan Türkiye’de Türk milletine, Türklük ve İslâm âlemine karşı siyaset sahnesinde sergilenen her oyun sıradan bir tiyatro sahnesinde sergilenen bir perdelik oyuna benziyor. Oyun oynanıyor, seyirciler ve sahnedekiler tiyatroyu terk ediyorlar. Rolü tamamlanan siyaset sahnesinden ayrılıyor. Hepsi o kadar!

Gölgede duranın gölgesi olur mu?[1] Biz Türk milleti olarak daha kimlerin, hangi milletlerin gölgesinde ne zamana kadar duracağız?

Türkiye, İslâm’ı temsil ve İslâm âleminin liderliği idealinden, sevdasından, rolünden Lozan müzakereleri sırasında İngiltere’nin ısrarlı baskılarıyla vazgeçirilmiştir. Türkiye toprağının tamamiyetinin kefaleti Lozan müzakerelerinin Türk heyetinde bulunan Murahhas Âzâsı Haham Naum Efendi’nin tavassutuyla İngilizlere kabul ettirilmiştir. Misak-ı Millî’nin hedefi gerçekleştirilememiştir. Türkiye, 21.07.1923 tarihinde İstanbul’da, İngiliz Büyükelçiliği’nde, Mustafa Kemal’e imzalatılan iki nüshalık gizli anlaşmayla ancak devlet olabilmiştir. Zamanın dünya hâkimi olan İngiltere, Fransa değil, onların Anadolu’ya sürdüğü ve piyon olarak kullandığı Yunanlılara karşı kazanılan Millî Mücadele İngilizleri asla tatmin etmemiştir. Türkiye’nin idaresini Türklere bırakmamışlardır. İngiliz Milletler Topluluğu’nun gizli üyeliği İngiltere’nin Türkiye’den elini eteğini çekmediğinin bir delili değil midir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasında emeği geçen Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir ve diğer idealist, vatansever Türk büyüklerine sadece minnet, şükran borçluyuz. Ancak hakikatleri bilmek de hakkımızdır. [2] 09.08.2012

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 13.08.2012 tarih ve 455 sayılı nüshasında yayımlanmıştır.

 

 

 

Ekrem YAMAN

Sinop Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr



[1] Ali ELİGÜL, Mobilyacı, Ankara Siteler Esnafından olup, TRT Belgesel Kanalı’nda 05.08.2012 tarihinde yayımlanan programdaki konuşmasından alınmıştır.

[2] Prof. Dr. Nurullah AYDIN, “Türkiye İngiliz Milletler Topluluğu’nun Üyesi midir?,” www.ha-ber.com