ÖĞRENME OLGUSUNDA GEZMENİN FAYDALARI NELERDİR?

“İnsan bir çıraktır, ıstırap ustadır.” [1] Hayatta “Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın anahtarıdır.” [2]

Merak etmek, öğrenmek, bilmek, okumak ve yazmak insana has özelliklerdir. Bu kabiliyet insanın ruhî yapısının bir gereğidir. O yüzden ilim Çin’de bile olsa gidip öğrenmemiz gerekir. “Merak ilmin hocasıdır.[3] Öğrenmek için zaman, zemin, mekân, yaş kaydı ve sınırı yoktur. Beşikten mezara kadar erkek-kadın herkese hayatta kullanacağı bilgiyi öğrenmek bir vazifedir. Yolculukta, savaş zamanında, ticaretle uğraşırken, misafirlikte, akla gelebilecek her müsait zaman ve zeminde bilgimizi arttırma gayreti içinde olmalıyız. Bunun ilk yolu okumak ise de, insanlar gezip gördükleri yerlerdeki yeni kültürlerle de bilgilerini arttırabilirler. “Seyahat aklın gıdalarından biridir.[4]

Okuma, tatlı tatlı kendinden geçmedir.” [5] “Okumak tutkuların en soylusudur.” [6] “Okumayı hiçbir hazineye değişmem.” [7] “Çeyrek saatlik bir okumayla gideremediğim bir üzüntüm olmamıştır.” [8] “Bir şeye ait her şeyi öğrenin; her şeye dair bir şeyler bilin.” [9] “Madem ki dün ‘oku!’ ile başladı her şey, bugün de ‘oku!’ ile başlayacaktır.” [10]Okumadan tekâmül etmek isteyene şaşarım.[11]

Ancak “Görmek, düşünce ile mümkün(dür).” [12] “İnsan düşünceyle görür.” [13] “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” [14] “Görmek, ancak görecek noktaya kadar gelmekle mümkündür.” [15] “Görmek yenilenmenin başlangıcıdır.” [16]

Akıl araştırır, kalp bulur.” [17]

“Şüphe, bilginin anahtarıdır.” [18]

“Önce doğruyu (hakikati) bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.” [19] “Mum ile güneş aranmaz.” [20] “Hakikat bazen vahşidir, halkın arasına salmaya gelmez.” [21] “Hakikat, çoklarını çağırır; fakat içlerinden pek azını seçer.” [22] “Değişene hakikat denmez.” “Her bâtılda dâne-i hakikat vardır.” [23]

Bilginin özü, Öz’ün bilgisidir.” [24] “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma!” [25]Bilgi, insanı kuşkudan; iyilik, acı çekmekten; kararlı olmak da korkudan kurtarır.[26] Ancak “Bilgisi artanın acısı da artar.[27] “Ya her şeyi biliyorum, ya hiçbir şeyi.” [28] “Bilmek, yaşamak demektir; yazmak değil.” [29]

Düşünce, içimizdeki şeye yönelttiğimiz dikkattir.” [30] “İnsana büyüklük veren şey düşüncedir.” [31] “Gerçek düşünce, arınmış kalplerin parlayan ışığıdır.” [32] “Düşüncelerini tam ve yerinde kelimelerle ifade edemeyen, yanlış tartılarla tam iş görmeye çalışan satıcıya benzer.” [33] “En tehlikeli düşünce eleştirilmeyen düşüncedir.” [34]

Düşünmekten maksat, hakikati ve her varlığın ilk sebebini bulmaya çalışmaktır. Görmek ve düşünmek, gerçekten insanoğlu için çok önemli özelliklerdir. “Görenle görmeyen bir midir?” “Düşünen aldanmaz.” [35]Düşünmek, nefsini unutmaktır.[36]

Söz uçar, yazı kalır.[37]Yazı yazmayı öğrenmek her şeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.” [38]Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.[39]Güzel yazmak iyi düşünmek demektir.[40]Eğer hedeflerinizi, amaçlarınızı bir kâğıda dökmezseniz, amaçlarınız topraksız bir tohum gibi kalır.[41]Anlaşılamama acılarına katlanmayı göze almadan kimse anlatmaya değer bir şey yazamaz.

Dünyayı ve kâinatı tanımak ve insanlığın hayrına değiştirmekle emreden bir kültürün mensubuyuz. O yüzden çocuklarımızı bulunduğumuz zamandan başka bir zaman için talim ve terbiye etmeliyiz. Çünkü onlar bizim doğup büyüdüğümüz zaman için değil, başka bir zaman için yaratılmışlardır.

İnsan elde ettiğine kanaat edip oturmamalıdır. Zira insan yükselmek hususunda ne kadar istekli ve ihtiraslı olursa, dünyadaki derecesi o kadar artar. Hayat mücadelesini kaybetmek istemiyorsak olgunlaşmak için gayret göstermeliyiz. Aksi hâlde sonunda zararlı çıkarız.

İnsanoğlu bu kâinattaki yaratıklar içerisinde en üstün ve mükemmel olanıdır. Bu özelliklerinden dolayıdır ki, insanlık tarihinin her devrinde, hem kendini, hem de kendi dışındaki her tür ve cins varlığın mahiyetini anlama ve bilme ihtiyacı içerisinde olmuştur. Bu ihtiyaç ve eğilim, onu, insanlık var olduğundan beri kâinat problemi ile karşı karşıya getirmiş; kâinatı tanıma ve anlama uğruna yoğun bir çaba göstermesine sebep olmuştur. Çünkü insan, kâinattaki varlıklardan ayrı liyakat ve kabiliyette yaratılmıştır. Bu bakımdan ona etki eden her şeyin sebebini, nedenini ve mahiyetini anlamaya çalışması; ondaki yaratılış özelliğinden ileri gelir.

İnsan bu dünyada yaşadığı sürece yerine getireceği birçok görev ve sorumlulukları vardır. İnsanın bu dünyaya gelmesinden maksat; Allah’a kulluk vazifesinin yanı sıra, sevgi, barış, onarma, derman olma, birlik ve beraberlik hâlinde sağlıklı bir yaşayış içinde olmaktır. İnsan en mükemmel şekilde yaratılan bir varlıktır, aynı zamanda bu mükemmelliğin yanında zaafları da vardır. İnsan gösterdiği değişik kimliklerle zaman zaman zaaflarının kölesi de olur.

Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Okumak, insanlara Allah’ın ilk emridir. Bugün Türkiye bir Batılının dediği gibi, “Sizler koskoca bir âleme baş olacağınız hâlde, gelip Batı’ya kuyruk oldunuz!” sözüne muhatap, gelişmemiş, borç batağında yüzen bir ülkedir. Ulaşabildiğimiz her noktasına kadar giderek dünyada gördüğümüz güzellikleri, yenilikleri ülkemizde canlandırmalıyız. Bugün Türkiye’de köyünden başka diyar görmemiş kadınlarımız, askerlik yaptığı vilâyetten başka yer gezmemiş erkeklerimiz, üç cephesi denizlerle çevrili ülkemizde hâlen denizi görmemiş olanlarımız vardır. Maddî imkânları olan insanların önce ülkesinin bütün her yerini gezip gördükten sonra dünyayı tanıması lâzımdır. Sadece içinde yaşadığımız köyü, kasabayı, vilâyeti tanımış olmak bize yetiyorsa koskoca kâinatın yaratılması boşuna mıdır?

Mikro âlem de, en az makro âlem kadar baş döndürücüdür; tabiî ibret almasını ve tefekkür etmesini, düşünmesini, araştırmasını ve görmesini bilenlere, becerebilenlere…

Etrafımızı görüp tanımada ışık ne derece öneme sahipse evrenin bilinmeyen derinliklerini tanımada da aynı öneme sahiptir.

Hayat, bilenlerden çok anlayan ve anladığını fiiliyata döken insanlara gülümser.

Hayatı anlamada istifade ettiğimiz gözlerimiz aslında sadece görmeye hazır olduğumuz şeyleri görebilir, gördüklerini beyne intikal ettirip onları anlamamızı sağlayabilir. Yani “Her şeyi olduğu gibi değil, görmeyi istediğimiz gibi görürüz.[42] Hakkında hiçbir malûmât sahibi olmadığımız bir uzay mekiğini seyretmek bize sadece kabaca bir fikir verebilir. O hâlde sadece okumak veya görmek tek başına yeterli olmayabilir. Baktığımız mes’elenin derinliklerini de görmemiz için okuyarak bilgi sahibi olduğumuz hususları müşahede etmeliyiz, görüp tetkik etmeliyiz. Bu mânâda bilginin teorik seviyeden pratik hayata aktarılması için ilmî bilginin konusu olan hususların, olguların gözlenmesi de şarttır.

Öğrenmenin diğer bir yolu da taklit etmektir.

Boş zamanlarınızda tabiatı inceleyin! Her seferinde farklı şeyler görecek ve öğreneceksiniz. “Gezerken gözlerini yanına almayı unutma![43]

Bir vücudun en ağır yükü, bastığı yeri bilmeyen başıdır.[44]

Bilmenin diğer insanlar indinde insana kazandırdığı ağırlık ve saygının yanında işinde başarılı, toplumda sözü dinlenir olmanın yollarından birisi de dürüst olmaktır. Herhalde dürüstlüğe hiçbir zaman şimdiki kadar ihtiyaç duyulmamıştır. “Zaman değerlidir, ama doğruluk daha değerlidir.

“Gerçek herkese söylenebilir; ama fikir, herkesin kavrama gücüyle orantılı olarak söylenmelidir.” [45] “Fikirlerini hiç değiştirmeyenler, gerçeklerden çok kendilerini sevenlerdir.” [46] “Bir tehlikeyi gören hayvan nasıl birden duraklar, döner ve kaçarsa, kendisini başka yere çağıran bir fikir gören insan da yön değiştirir.” [47]

“Gerçekleri güneşe benzetirler, doğrudur; gözlerimizi yaralar korkusu ile çok kez bakamayız.” [48] Oysa “Hakikat uçurumun dibindedir.” [49] “Gerçeği bulana kadar kendini bulamazsın.” [50] “Daima gerçeklerin savunucusu ol! Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun.” [51] “Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi hem tüneli, hem de tünelle birlikte ışığı görür.” [52]

“Öğrenme sanatının unsurları; irade, intizam ve zamandır.” [53]

“Öğrenme akıntıya karşı kürek çekmek gibidir; ilerlemediğiniz zaman gerilersiniz.” [54]

“Öğrenmeden yaşlanan insan öküz gibidir, yalnız gövdesi büyür.” [55]

İnsanları etkilemek istiyorsanız beyniniz ve kalbiniz dolu olsun! Beyninizle mantıkî yoldan insanları bilgilendirirken yüreğinizdeki sevgi ile onları coşturun!

“Sorumluluğunu taşıyacağın fikrin adamı ol![56]

Yerinde sayanlar, yürümeyenlerden daha fazla gürültü ederler.[57]

Küstahlık, zayıf insanların güçlü olma taklididir.[58]  

Küstah olanlara dikkat edin, çoğu bilgisizdir.[59] 10.05.2011

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 16.05.2011 tarih ve 395 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

 

Ekrem YAMAN

Antalya Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr


[1] Alfred de Musset

[2] William Channif

[3] Mektubât (Hakikat Çekirdekleri).

[4] Metin MÜNİR, “Sizden de Nobel Bekliyoruz,” Milliyet, 09.07.2010, s. 12.

[5] Alphonse Karr

[6] Antoine Albalat

[7] E. Gibbon

[8] Montesquieu

[9] Van Byke

[10] M. Selâhaddin Şimşek

[11] İbn-i Mübarek

[12] Balzac

[13] Montaigne

[14] Said Nursî

[15] İsmet Özel

[16] Matisse

[17] George Sand

[18] İran Atasözü

[19] Farabi

[20] M. Nusret Tura

[21] Peyami Safa

[22] Hz. İsa (a.s.)

[23] Bediüzzaman

[24] Frithjof Schoun

[25] Uğur Mumcu

[26] Konfiçyüs

[27] İncil’den

[28] Bediüzzaman

[29] Ahmet Selim, Zaman, 07.09.2000, s. 4.

[30] Leibniz

[31] Blaise Pascal

[32] Ahmet Selim

[33] Goethe

[34] Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil

[35] Mehmed Kırkıncı

[36] Alain

[37] Hadis

[38] Amiel Souche

[39] Francis Bacon

[40] G. I. Dikson

[41] Anonim

[42] Anais Nin

[43] A. B. Alcott

[44] Mektupçu Âgâh’ın nefis bir sözüdür.

[45] André Gide

[46] Joseph Joubert

[47] Paul Valery

[48] Cenap Şahabettin

[49] Demokritos

[50] Pearl Basley

[51] Wells

[52] J. Harbis

[53] Marcel Proust

[54] Çin Atasözü

[55] Dhammogada

[56] Ahmet Hamdi Tanpınar

[57] Oscar Wilde

[58] Eric Hoffer

[59] Terre