SİNOP ARICILIĞINI RADARLA BİTİRDİLER

 

 

 

Araştırmacı Yazar Oktan Keleş öyle bir iddiada bulundu ki, bu iddia çok konuşulacağa benziyor. Keleş Arı Ölümleri ve Sinop ABD Radar Üssü başlıklı yazısında 1952 ve 1992 yılları arasında Sinop’ta faaliyet gösteren ABD radar üssü döneminde Sinop tarımı ve arıcılığı üzerinde büyük oyunlar oynandığını iddia ediyor. Çarpıcı iddiaların yer aldığı yazıyı sizlerle paylaşıyorum.

 

“ABD radar üssünde Sinop’u kobay olarak kullandılar. Arılar üzerinde yapılan deneylerle Sinop’ta arıcılığı yok ettiler.

 

Yıl 1989. Sinop’ta bir Amerikalı, kırsal alanda jandarmaya gelen ihbar üzerine yakalanır. Bu kişinin çantasından birkaç çeşit arı türü ölüsü ve radyoya benzer bir cihaz çıkar.”

 

“Bilindiği üzere son yıllarda topluca arı ölümleri gerçekleşmektedir. Toplu arı ölümleriyle ilgili birçok sebep ortaya atıldı: Kimyasal gübreler, arı hastalıkları, iklim değişiklikleri vs.

 

Bütün bu sayılanların arı ölümlerine sebep olduğu açık! Ekolojik dengenin bozulması ile de alâkalı bu konu. Ancak bizim burada dikkat çekeceğimiz farklı bir yön var: Toplu arı ölümlerinde kasıtlı bir müdahale var mı? Bu çok önemli, çünkü tüm bu sebepler bir silaha dönüştürülürse, zamanı gelince de bu silah kullanılır.

 

Ülkemizde arıcılığın tarihi oldukça eskilere uzanır. Osmanlı zamanında da arıcılık faaliyetlerine çok önem verilirdi.

 

Hatta Sultan II. Abdülhamid devrinde arılara musallat olan hastalıkların sebebi araştırıldığında, altından ecnebiler çıktığı belgelerle sabittir.

 

Devletimiz her zaman arıcılığın gelişmesini teşvik etmiştir. Ülkemizde örfî, kültürel arıcılık bu toprakların olmazsa olmazı olmuştur. Türk milleti, arı kovancılığı konusunda dedelerinden edindikleri tecrübeleriyle bal üretimi yapmışlardır.

 

Bizim bugün arıcılıkla ilgili söyleyeceklerimiz; ekolojik, iklimsel veya bilinçsiz kovancılığın dışında bir konu. Arıcılık ve arı popülasyonu sadece bal üretimiyle değil, bulunduğu bölgede tarım ve doğal ekolojiye de en büyük faydayı sağlamaktadır. Yabancılar, tarım üretiminde arıların ne kadar önemli olduğunun farkına varmışlardır. Özellikle arı kovanlarını meyve bahçelerine konuşlandırırlar. Arılar, tozlaşmayı ve çiçeklerde döllenmeyi sağladıkları gibi polen transferleriyle mikro gübreleme görevini de yapar. Böylelikle meyve tarımı verimi kat kat artar. Tarımda kullanılan arı popülâsyonu tamamen bilimseldir. Bunlar bilinen şeylerdir.

 

Şimdi asıl anlatacağımız konuya girelim: Arılar belli frekans düzeyindeki seslerden etkilenebilmektedir.

 

Bilim adamları, son yıllarda cep telefonu vericilerinin arı ölümlerinde etkisi olduğunu kanıtlamışlardır. Yunusların deniz altında, belli frekanstaki seslere verdiği tepki bilinmekte ve bu frekanslar kullanılarak Yunuslar yönlendirilmektedir. Aynı şey arılar için de söz konusu olabilir mi?

 

Cep telefonları için kurulan baz istasyonları/vericiler hiç şüphesiz arıları etkilese de bu yerel düzeyde olduğundan etki alanı daha kısıtlıdır. İşte asıl tehlike, daha büyük güçte bir vericinin bu işi yapması, üstelik kontrollü. Bunu gerçekleştirebilecek tek verici ise ‘büyük radarlar’dır. Daha doğru ifade ile ‘radar üsleri.’ Burada büyük radar üslerinden bahsediyoruz. Meselâ 1952 ve 1992 yılları arasında Sinop’ta faaliyet gösteren ABD radar üssü ve radarı. Şimdi o yıllara kısaca bir göz atalım:

 

O dönemin gazetelerinde şunlar yazılı: ‘Sinop’taki radar tarımı yok etti.’ Burada tarımın eskiye oranla oldukça gerilemesinden, bitmesinden söz ediyoruz. Burada işkolu değişiklikleri ve göç tarımı geriletmiştir, ama biz bambaşka bir sebepten dolayı tarımın bitmesinden bahsediyoruz.

 

Dünyanın her yerindeki radarların bulunduğu alanlarda/coğrafyalarda tarımın yok olma özelliği ortak bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Türkiye’de de aynısı olmuştur. Hele o yıllarda her yer tarım alanı ve tarım üretiminin birinci sırada olduğu düşünülürse… Yalnız bu konuda diğer ülkelerle Türkiye arasında radarların kurulma alanları açısından bariz bir fark ortaya çıkmıştır: Diğer coğrafyalardaki radarlar, tarımla alâkası olmayan yerlere kurulmuştur.

 

Sinop’ta bu radar kurulduktan sonra neden tarım üretiminde değişiklikler olmuş ve tarım bitmiştir? 1952-1992 arası Sinop ilimizdeki tarım raporları incelenirse ne demek istediğimiz sanırım daha iyi anlaşılacaktır.

 

ABD’nin, soğuk savaş bahanesi ile Sovyetleri izlemek için yerleştirdiği bu radarın acaba bölgeye ne gibi etkileri olmuştur? Yazımızın girişinde arılarla tarım arasındaki bağlantıdan söz ettik.

 

Yıl 1989. Sinop’ta bir Amerikalı, kırsal alanda jandarmaya gelen ihbar üzerine yakalanır. Bu kişinin çantasından birkaç çeşit arı türü ölüsü ve radyoya benzer bir cihazın çıktığı zapta geçirilir. Daha sonra bu Amerikalının Sinop ABD radar üssünde görevli asker olduğu anlaşılır ve birliğine teslim edilir. Birliğine teslim edilmeden sorgulanan bu asker, sorgusunda; ‘kelebek koleksiyonu gibi bir arı koleksiyonu yaptığını ve bunun hobisi olduğunu’ söyler. Cihaz içinse şunları anlatır: ‘Askeri birliğimle temas kurduğum bir tür şifreli telsizdir’ O dönemin koşullarında ABD’li askerin bu anlattıklarına pek anlam verilemez ve üzerinde de durulmaz bu olayın.

 

Ancak bu Amerikalı asker daha sonra bir kere daha yakalanır. Bu sefer durum farklıdır. Özel bir arazide, arıcıların kovanlarındaki arıları çalarken yakalanır. Üstelik arı kovanlarının yakınlarına koyduğu, gizlediği bir tür vericilerle yakalanır bu Coni. Bu sefer iş büyür, soruşturma açılır. Araştırma neticesinde; bir tür deney yapıldığı meydana çıkar. Ondan sonra film kopar.. Bu ABD radar üssünden gönderilen bir tür sinyalin, bölgedeki tüm arıların yok olmasına, bölgeyi terk etmesine yol açtığı, bu çalışmaların da uzun zamandan beri icra edildiği ortaya çıkar.

 

O dönemde Sinop’ta bu olay söylenti şeklinde yayılır. ‘Arılar ölüyor, artık arıcılık yapılmaz buralarda’ denilmeye başlanır. O dönemin istatistikleri incelendiğinde, arıcılığın sıfır noktasına geldiği görülecektir. Dolayısıyla tarım da bundan etkilenmiştir.

 

Bu olay Amerikalılarca örtbas edilir ve adı geçen askerin sınır dışı edildiğine dair rapor yazılır.

 

Sinop kırsalı kobay olarak kullanıldı

 

Şimdi başka bir hususa dikkat çekelim: Deprem ile ilgili çalışmalarda, bu radar frekanslarınca belli mhz’de yayılan sinyallerin bölgedeki arı ve karıncaları hareketlendirdiği gözlenmiştir. Sinop’ta elde edilen bu bilgiler, ABD bilim kuruluşlarına gönderilmiştir. Yani Sinop kırsalı ‘kobay’, ‘deney alanı’ olarak kullanılmıştır.

 

Arılara yapılan müdahaleler bazı arı ile beslenen kuşlara ‘verici’ yüklenerek yapılmıştır. Bunun için arı kuşları ve arı şahini diye bilinen çaylak cinsi arı ve larvalarını yiyen kuşlar kullanılmıştır. Arı şahinleri her yıl Karadeniz üzerinden Marmara’ya, İstanbul Boğazı üzerinden Afrika’ya doğru göç eder. Takriben 25-30 bin civarındaki bu kuş türü genelde konaklamaz. Ancak istenilen arı popülâsyonu olan bölgeye indirilmeleri sağlanırsa; o bölgedeki arıları, çekirge sürüsünün tarlaları sildiği gibi silerler. Bir haftalık kuş konaklamasının bilançosu ise oldukça ağırdır.

 

Bu raporlar maalesef bugüne kadar açıklanmamıştır. Karadeniz’deki arıcılık, kuşların göç zamanlarına göre şekil almalı, önlem alınmalıdır. Bu, yurdumuzdaki tüm arıcılar için geçerlidir. Zira arıyla beslenen, sürüler halinde göç eden bu kuş türleri, bugün vericilerle kontrol edilmektedir. Arının yok olması tarımın ve tohum bankası olan Anadolu’yu, birilerinin planlarına alet edebilir. Asıl gaye, arıcılığın dünya çapında tekele alınmasıdır ki, bu da tohumları tek elde toplamak isteyenlerin planları ile aynıdır.

 

Beyaz Balina İddiası

 

Şimdi başka bir konuya dikkat çekelim: 1992 yılında, Sinop’un Gerze açıklarında kıyı halkının daha önce görmediği bir balık belirmişti. Beyaz bir balina! Yöre halkı buna ‘Aydın’ ismini takmıştı. Beyaz Balina Aydın’ın, Gerze ile ismi bütünleşmişti artık. Sinop’taki radar üssü ne zamana kadar faaliyette bulundu? 1992. Balina Aydın ne zaman görüldü? 25 Ocak 1992. Radar üssünün, 25 Ocak 1992’de Türk Milli Savunma Bakanlığı’na teslimi Türk tarafınca istenmiştir ve daha sonraki günlerde tarafımıza geçmiştir.

 

O günleri anımsayanlar, TV’lerde ve gazetelerde bu şirin beyaz balinadan sıkça söz edildiğini hatırlarlar. Daha sonra balina Aydın’ın Rus ajanı olduğu, verici taşıdığı da yazıldı. Beyaz Balina Aydın, ajan bir balıktı. Vericileri Türk askerî uzmanlarca sökülmüştü. Üstelik normal bir balina olmadığı, çavuş rütbesiyle ‘Thiska’ adıyla orduda görev yaptığı uzmanlık alanının ise ‘mayın ve patlatıcı imha etme, stratejik gemileri korumak’ olduğu meydana çıkmıştı.

 

İngilizler, bu balığı istediklerini Türkiye’ye iletmişlerdi. Bunun için devreye İngiltere Prens’i Charles girmişti. Kamuoyunda ‘Balina Aydın’a özgürlük’ sloganları ise işin kamuflesiydi. Paul Mc Cartney Gerze’de konser vermek için hazırlık yapmıştı.

 

İlginç değil mi? Daha sonra Karadeniz kıyılarına vuran birçok yunus balığında vericilere rastlandı. Bunlar radar üssünün sinyallerini yayan unsurlar olarak kullanıldı.

 

Bugün arıcılık, İsrail tarafından tekel altına alınmak istenmektedir. Tüm dünyada arı ölümleri, arının tek sahibinin İsrail olmasını sağlamaya yönelik bir organizasyon olmasından kaynaklanmaktadır. Nasıl tohumlar İsrail’in tekeli altına sokulduysa aynı çalışma arılar için geçerli. Çünkü tarımın can damarı arılardır. Arılar, birçok tarım ürününü tozlaşmayla geliştirir. Arılar bu tozlaşmayı yapmazlarsa orijinal tohumların ömrünün yeryüzünde 2 ila 5 yıl içinde tükeneceği raporlarda yazılıdır.

 

Arılar üzerindeki bu operasyonlar, radar üslerindeki radarların yaydığı frekans sinyalleriyle yapılmaktadır. ABD ordusu bu frekansın patentini MOSSAD adına kullanmaktadır. Bu sinyaller; kuşları, arıları ve karıncaları etkilemektedir. Esrarengiz kuş ölümlerini hatırlayın.

 

Eski Mısır’da arı kutsal bir varlıktı ve tüm arı kolonileri firavuna aitti (Eski Mısır’da arı ile ilgili Asa Kitabı’nın 118-119-120. sayfalarına ve konuyla ilgili olarak Erol Derman’ın http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_ id=1262 makalesine bakabilirsiniz).

 

Arı-tohum ilişkisi hep gündemden kaçırılıyor. Birçok ülkede İsrail’in tohum politikaları paralelinde, kararlar/kanunlar çıkıyor. Buna maalesef ülkemiz de dâhil.

 

Sinyallerden bahsettik. Bu frekans sesi, mikro sesler bazında, milyarlarca kez ritimlendirilmiş. Şimdi sıkı durun: Bu sesi kesen yazılım, Türk savaş uçaklarına uyarlandı. Yani gökyüzünde uçan her Türk savaş uçağımız, bu sesleri, kendisinde olan bu yazılımla kesmekte. İşte İsrail, bu yazılımın kullanılmasını istememektedir.

 

İsrail bu sinyalleri yayan yazılımı insansız hava araçlarına dahi yüklemişti, ancak bu yazılımın da kodları çözüldü ve devre dışı bırakıldı. Şimdi bundan kuduruyorlar. Bizim yerli ANKA’larımız hem düşmanı gözetliyor hem onların şer frekanslarını kesen yazılıma sahip. Bu yüzden ANKA’ya düşmanlar. Bu yazılımların arılarla ilgili bir bölümü, diğer kısımları ise savaş teknolojileri ile alâkalı, birbirine karıştırmayın.

 

Türkiye’deki tüm ABD radarlarının bu frekansları yaydığı biliniyor. Bölgede uçan her ABD uçağı bu ‘şer frekansı’ yaymaktadır.

 

İster eğitim amaçlı, ister görev amaçlı olsun savaş uçaklarımızın hepsi bu frekansları kesiyor. Buna insansız hava araçlarımız ANKA, Çaldıran da dâhil!

 

Ruslar ve Çinliler bu ‘frekans kesici’nin peşindeler.

 

Zira bu teknoloji onlarda henüz yok. Kısacası ABD, işbirlikçisi İsrail’e arı hâkimiyetini frekanslarla vermeye gayret etmektedir. Tıpkı tohum tekelini verdiği gibi!

 

Bal arıları, dünyanın en dayanıklı yaratıklarındandır. İlaçla vs. ile kolayca topyekûn yok edilemez. Ama bir frekans sinyali ve yine kuşlara yüklenen vericiler vasıtasıyla uluslar arası gizli bir organizasyonla başarı elde ediyorlar.

 

Yerel sabotajlara da arıcılar dikkat etmeli. Yakında esrarengiz karınca ölümleri olabilir. Sebebi bir deney! Balina Aydın’ın zuhur ettiği 1992’den beri Karadeniz’deki hamsi popülâsyonu istatistikleri incelensin! Anlayan anladı.

 

(Yapılan gözlemlere göre) kuş ölümlerinde hep bir karga cinsi(nin aşırı derecede ölümü dikkat çekmişti). Bu kargalar, arı şahinlerinin baş düşmanıdırlar. Arı şahinlerinin, rahatça arılara saldırmaları için karga ve benzeri kuşlar, belli dönemlerde, özellikle göç zamanlarında, telef ediliyor.

 

Tüm dünya uyanmalı. İnsanlığın can damarı gıdayı ele geçirme operasyonu yapılıyor. Arı bunun bir parçası. Göllerimize ‘İsrail sazanı’ isminde balıklar kimler tarafından atıldı? Atılan bu balıklar diğer tüm balıkları yok ediyor. Şimdi bu cins balıklar denizlere de salınıyor. İklim değişikliği bu işin kamuflesi.

 

Ayrıca yaban hayatı koruma amaçlı bazı hayvanlar doğaya salınıyor. Burada özellikle Karadeniz bölgesinde ayıların arıcılara zarar verdiği görülmektedir. Burada bilinçli bir adım söz konusu. Nasıl mı? Bu ülkede domuz serbest, keçi yasak!

 

Ayrıca çobanlık yok oluyor. Çobanlık yok olursa, hayvancılık yok olur ve daha başka şeylerimiz de…

 

Türk Hava Kuvvetleri daima havada kalmalı. Herkes Türk Hava Kuvveleri’ne yardım etmelidir. Allah Devletimize Milletimize zeval vermesin. Vatandaşlarımız da uyanık olmalıdırlar. Özellikle şüpheli gördükleri yabancıları hemen güvenlik güçlerine ihbar etmelidirler.” 12.09.2012

 

 

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 16.10.2012, 23.10.2012 tarih ve 464, 465 sayılı nüshasında yayımlanmıştır.

 

 

 

Ekrem YAMAN

 

Sinop Vali Yardımcısı

 

Web: www.ekremyaman.com.tr

 

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr