MUTLULUĞUN SIRRI NEDİR?

 

Ne zaman öfkemize saplanıp kalsak, “ufak şeyleri” kafamızda kurup, gerçekten “büyük mesele” hâline getiririz. Sanki haklı oluşumuz mutluluğumuzdan da önemliymiş gibi görünür. Oysa hiç öyle değildir. Eğer daha huzurlu bir insan olmak istiyorsanız şunu anlamanız gerekir ki, haklı olmak hiçbir zaman kendinizi mutlu etmekten daha önemli değildir. Mutluluğun yolu yargıları bir yana atıp, sevgi elini uzatmaktır. Bırakın başkaları haklı oluversin.

Mutluluğu tatma ihtimaliniz olan tek zaman, her işinizin tam istediğiniz gibi gittiği anlardır. Bunun da pek sık olmadığını hepimiz biliriz.

Çoğu insan için hayatın en hüsran verici yanlarından biri, diğer insanların davranışlarını anlayamamaktır. Onları “masum” yerine “suçlu” görme eğilimimiz vardır. Başkalarının sadece bize sinir bozucu gelen davranışlarına, yorumlarına, cimriliklerine ve bencilliklerine odaklanmaya pek hevesliyizdir; o zaman da çok bozuluruz. Eğer davranışlara fazla odaklanırsak, insanlar bizi mutsuz ediyormuş gibi görünebilir.

Başkalarının davranışına sinirlenmediğiniz zaman da hayatın güzelliklerine odaklanmak çok daha kolay olur.

Dünyanın en mutlu insanı her zaman mutlu değildir. Aslında en mutlu insanların da kötü günleri, sorunları, hayal kırıklığı ve yürek sızıları vardır. Mutlu olan bir insanla mutsuz olan biri arasındaki fark çoğu zaman birinin ne kadar sıklıkta ve ne kadar mutsuz olduğu değildir; mutsuzluk dönemini nasıl karşıladığıdır. Bu değişen duygular sırasında ne yaptığıdır.

Huzurlu ve rahat insanları gözlemleyecek olursanız, onların iyi günlerinde durumlarına şükrettiklerini görürsünüz.

Bir daha kendinizi kötü hissettiğiniz zaman buna karşı mücadele etmeyin ve kendinizi serbest bırakın. Bakalım, paniğe kapılmadan, ılımlı ve sakin kalabiliyor musunuz? Unutmayın ki, olumsuz duygularınıza karşı savaşmayıp, sakin kalabiliyorsanız, o karamsar anınız da nasılsa geçecektir. Hiç şüpheniz olmasın.

Gevşeyebilmek için insanın kendisini hayatın çeşitli dramlarına karşı farklı tepkiler vermeye eğitmesi gerekir. Hayatın karşınıza getirdiği olaylara nasıl karşılık vereceğiniz sizin seçiminize kalmıştır.

Sakinleşmenin en etkili yollarından biri, hayatın televizyon dizilerindeki melodramlara hiç benzemediğini kendinize hatırlatmaktır.

Günde sadece birkaç dakikanızı hayat görüşünüzden farklı fikirler öne süren makale ve kitap okumaya ayırın.

Daima yeni arzular için yanıp tutuşurken mutlu olmak mümkün değildir.

Neyse ki, mutlu olmanın bir yolu vardır. Bu da, düşüncelerinizdeki ağırlığı sahip olmak istediklerinizden çevirip, elimizde olanlara yöneltmektir.

Derin bir soluk aldıktan sonra şükretmeniz gereken onca şeyi hatırlayın. Dikkatinizi ne istediğinize değil, elinizde ne olduğuna verirseniz, zaten istediğiniz şeyin çoğunu elde edersiniz.

Ne yazık ki, çoğumuz sürekli olarak mutluluğumuzu erteler dururuz; hem de, belirsiz bir geleceğe kadar… Bilinçli olarak böyle yapıyor değilizdir, ama kendimizi hep, “Bir gün mutlu olacağım” diye avuturuz.

Aslında, mutlu olmak için şu andan daha iyi bir zaman yoktur. Varsa, ne zamandır? Ömrünüz hep aşmanız gereken engellerle geçecektir. En iyisi bunu kabullenmek ve buna rağmen mutlu olmaya karar vermektir.

Mutluluğa giden bir yol yoktur. Mutluluk o yolun kendisidir.

İnsanca hatalar yaptığınız zamanlarda bile bakış açınız doğru kalabiliyor ve kendinizi hâlâ sevebiliyorsanız, daha mutlu bir hayata epey yaklaşmışsınızdır, demektir.

Siz sadece kendi mutluluğunuz, başkalarına gösterdiğiniz tepkiler ve çevrenizdeki şartlar için kendinizi sorumlu tutun.

Mutsuz olduğunuz zaman, sizi mutlu edecek tek kişinin kendiniz olduğunu hatırlayın.

Gününüz başlamadan önce sadece kendinize ayıracağınız bir iki saat, hayatınızı inanılmaz biçimde iyileştirecektir.

Engeller ve sorunlar hayatın bir parçasıdır. Gerçek mutluluk bütün sorunlarımızdan arındığımız zaman değil, bizim sorunlarımıza olan bakışımızı değiştirdiğimiz ve bunları bilinçlenmek için etkili birer kaynak, sabır geliştirmek ve öğrenmek için birer fırsat olarak görebildiğimiz zaman gelir.

Mutsuzluk kendi kendine doğup var olamaz. Mutsuzluk hayatınız üzerindeki olumsuz düşüncelere eşlik eden duygudur. Bu düşünce yokken mutsuzluk, stres ya da kıskançlık da var olamaz. Olumsuz duygularınızı barındıran, sizin düşünme tarzınızdan başka bir şey değildir. Bir daha moraliniz bozuk olduğunda, ne düşündüğünüze dikkat edin… Mutlaka olumsuzdur. Hayatınızın değil, sadece düşünme tarzınızın olumsuz olduğunu kendinize hatırlatın. Bu kadar basit bir bilinçlenme sizi tekrar mutluluğa giden yola oturtabilir. Bunun için biraz alıştırma yapmanız gerekecektir, ama sonunda pikniğe gittiğiniz zaman üstünüze gelen sinekleri savar gibi, olumsuz düşüncelerinizi de savmayı başaracaksınız.

Mutluluğun en güzel ölçüsü sahip olduklarınızla, ne istediğinizi ayırt edebilmektir. Bütün ömrünüzü daha fazlasını isteyip, sürekli mutluluğu kovalayarak geçirebilirsiniz ya da bilinçli olarak daha azıyla yetinmeye karar verebilirsiniz. İkinci yol kesinlikle daha kolaydır ve daha doyurucudur.[1] 26.07.2013

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 30.07.2013 tarih ve 505 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

 

 

 

 

Ekrem YAMAN

Sinop Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr



[1] Bu yazının hazırlanmasında Dr. Richard CARLSON’un hazırladığı Ufak Şeyleri Dert Etmeyin isimli eserden istifade edilmiştir.

Kaynak: Dr. Richard CARLSON, Ufak Şeyleri Dert Etmeyin, Ter. Esat ÖREN, 8. Baskı, İstanbul, Sena Ofset, 2004, 223 s.