ABD’NİN ANKARA BÜYÜKELÇİSİNİN GÜNEYDOĞU ZİYARETİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Amerika’nın Ankara Büyükelçisinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yaptığı ziyaretler nasıl anlaşılmalıdır? Amerikan Büyükelçisi tarihte emsallerini özellikle Hindistan’da İngiliz Genel Valisi örneğinde gördüğümüz sömürge valisi gibi Güneydoğu’da dolaşıyor. Bu normal bir hâl değildir. Bu gezinin nezaket ziyareti sınırlarını ve maksadını aştığı da ortadadır.

Türkiye’deki bütün askerî darbelerin arkasında Amerika vardır. Bunlara 28 Şubat 1997’deki müdahale de dâhildir.

Amerika, Emevî Araplarının İslâm anlayışını Türkiye’de hâkim kılmak istiyor. Allah tarafından indirilen İslâm dininin yerine kul düzenlemesine ve müdahalesine inanan kalplerin tahammülü olamaz.

Vatana ihanet çok zor bir şeydir. İnsan fıtratını zorlar. O yüzden hainler çok uzun süre hücrede yetiştirilir, büyütülür, beslenir, kalıba oturtulur, kıvama getirilir. Sonra da ihanetlerini icra etmeleri için allanıp pullanır ve sahneye sürülür. Büyük devletler kendi hainlerini yok ederler. Ancak gelişmemiş ülkelerin hainlerini de ileride kendi maksatlarına uygun bir istikamette kullanmak üzere ülkelerine besletirler. “Dünya böyledir işte, herkes kendi değirmenine su çekmeye bakar.” [1]

“İlâhî varlık, tarih ve vicdanlı insanlar; gaflet, dalalet ve ihaneti affetmez.” [2]

Büyük insanlar (yalan dünyadan) veda ederek giderler. Basit, (hain) ve küçük insanlar ihanet ederek…

Yabancılarla işbirliği yapılarak soyulmakta olan bir ülkede işbirliğine yanaşmayan, soyguna bulaşmayanlar suçlu durumuna düşer…[3]

Kürt vatandaşlarımızı içimizdeki hainlerden ayırmamız lâzımdır. Kürtçüleri de iyi bileceğiz. “Kimin kim olduğunu iyi bilirseniz, ne yapacağını önceden öngörüp tedbirini alabilirsiniz.

“Osmanlı’da 1600’den başlayarak 300 yıl boyunca Kürt beylikleri özerkti.

Ama devlete bağlıydı.

Vergi ve askerlik (hizmeti) verirdi.

Yani tarihten gelen kültürel gen kalıtımlarımız Türkiye insanını kategorik tavırlara itmez, zorlamaz, sıkıştırmaz.” [4]

Günümüzde sıkça dillere pelesenk olmuş bulunan tabirle çözüm sürecinde “PKK’nın çözümden kastettiği siyasal taleplerinin kabul edilmesidir.” [5]

Bütün bu karışıklıkların içinde Atatürkçü hareketi kirletmeye çalışanlara asla izin veremeyiz.

TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinin kaldırılması talebi sadece darbe yapmaya kalkanları veya darbe yapma heveslilerini önlemek maksadına indirgenemez. TSK’nin ve Türk Devleti’nin varlığına düşman olanların 35. madde değişikliği konusunda ağırlıklı talebi vardır. Türk Ordusu vatanımızı sadece dışarıdan gelecek tehlikelere karşı değil, her türlü bölücülüğe ve Kürtçülüğe karşı da korumak zorundadır. Türk Ordusu Peygamber Ocağıdır. Bu kabul Türk Milleti’nin ordusuna bakış açısıdır. Türk Ordusunu ve milletimizi birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Günümüzde artık “Millî misin, değil misin?” sorusunu herkes kendisine sorup cevabını vermelidir.

Üniter yapının yok edilmek noktasına gelmesi üzerine ortaya çıkan gelişmeler Gezi Parkı’nda kırk yıl düşünseniz bir araya gelmeyecek insanları bir araya getirdi. O yüzden, gönül huzuruyla, Türk Milleti ayaktadır, diri ve canlıdır diyebiliriz.

Siyaset âleminde bir insan demokrasi lâfını çok sık kullanıyorsa o etki ajanlarının tesiri altındadır. Çünkü 21. asırda emperyalistlerin ve onların az gelişmiş ülkelerde iş başına getirdikleri temsilcilerinin sıkça kullandıkları sözler; demokrasi, insan hakları, kardeşlik, eşitlik gibi kavramlardır. Oyuna gelen Arap milletleri “Arap Baharı”nın ne menem bir şey olduğunu diktatörlerinin zulmü altında inledikleri günleri mumla arayarak anladılar. Vatanlarına ihanetlerinin bedelini; kölelik, zulüm, ırz ve namuslarının kirletilmesi, işkence, kan ve gözyaşıyla ödüyorlar. 20. Yüzyılın emperyalistleri de adalet, müsavât, hürriyet diyerek kitleleri ayağa kaldırmışlar, ülkeleri parçalamışlar, imparatorlukları ve dünya çapında izler bırakmış medeniyetleri ve milletleri tasfiye etmişlerdi.

Demokrasimiz yalanların havada bolca uçuştuğu maskeli bir demokrasi hâline geldi. Göbels’in dediği gibi “Bir yalanı günde üç kere tekrarlayınız, sonunda siz de o yalanın doğru olduğuna inanırsınız.” sözü adeta doğrulandı.

Uzun bir aradan sonra Haziran ayında PKK Türk Ordusu’nun vergilerimizle kurduğu karakola saldırdı. Yine Haziran ayında gördüğümüz ve yaşadığımız PKK’nın polis teşkilâtı kurması, açık açık meydanda sergilenen teftiş faaliyeti ve karakol baskınlarına en küçük bir tepki gelmedi. Belki sessizlik de bir ifade tarzıdır. Ancak devletin üst makamlarını işgal edenlerin sessizliği bazen tepkisizlik, bazen ilgisizlik ve bazen de kabullenmek mânâsına gelir.

“Çözümsüzlük PKK’yı da artık açmaza sürüklüyor. 30 yıldır aynı kanlı senaryo: Karakol basıp yoksul Anadolu çocuklarını öldürmekle ‘onurlu bir barış’a nasıl ulaşacaklar?!

Devlet bu karakolları neden koruyamıyor, o da ayrı bir trajedi. Heronlar nerede?!” [6]

Siyasette temel duruşlar çok önemlidir. Çünkü o duruşlar sizi şahsiyetinizle birlikte ortaya koyar. 04.07.2013

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 16.07.2013 tarih ve 503 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

 

 

Ekrem YAMAN

Sinop Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr



[1] Giovanni Verga

[2] Prof. Dr. Nurullah AYDIN, www.ha-ber.com

[3] Arif KÖKÇE’nin sözü. Melih AŞIK, “Terim Analizi!,” Milliyet, 18.09.2011, s. 15.

[4] Güneri CİVAOĞLU, Milliyet, 01.10.2011.

[5] Fikret BİLA, “Dağlıca Baskınının Gösterdiği Gerçekler,” Milliyet, 21.06.2012, s. 16.

[6] Derya SAZAK, “Baskın,” Milliyet, 21.06.2012, s. 24.