MİLLÎ GÜVENLİK BİLGİSİ                        

Millî Güvenliğin Tanımı

Millî güvenlik; devletin anayasal düzenini, millî varlığını, bütünlüğünü, uluslararası alanda siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik bütün çıkarlarını ve uluslararası antlaşmalarla belirlenen haklarını her türlü iç ve dış tehditlere karşı koruması ve kollamasıdır.

Millî Güvenlik Kurulu’nun Görevleri

* Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, belirlenmesi ve uygulanmasıyla ilgili konularda görüş tespit etmek.

* Millî hedef, plân ve programların gerçekleştirilmesine ilişkin önlemleri belirlemek.

* Millî güç unsurlarının millî hedefler yönünden güçlenmesini sağlayacak temel esasları belirlemek.

* Devletin varlığı, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunmasıyla ilgili önlemleri tespit etmek.

* Anayasal düzeni koruyucu, millî birlik ve bütünlüğü sağlayıcı, Türk milletini Atatürkçü düşünce doğrultusunda, millî ülkü ve değerler etrafında birleştirerek millî hedeflere yönlendirici önlemleri belirlemek.

* Olağanüstü hâl, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hâli için görüş tespit etmek.

* Topyekûn savunma, millî seferberlik ve diğer konularda kamu ve özel kurum ve kuruluşlara, vatandaşlara düşecek hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda yapılacak planlara temel teşkil edecek esasları tespit etmek.

* Millî güvenlik kapsamına giren konularda yapılan ve yapılacak milletlerarası antlaşmalar hakkında görüş tespit etmek.

Millî Güç

Bir ulusun, hedeflerine ulaşabilmek amacıyla kullanılabilecek maddî ve manevî kaynaklarının toplamına “Millî Güç” denir.

Millî Güç Unsurları

Siyasî Güç: Bir devletin millî hedeflerine erişmek, erişilenleri koruyup geliştirmek ve millî menfaat sağlamak amacıyla kullandığı siyasî kuvvetlerin toplam verimidir.

Askerî Güç: Millî politikanın uygulanmasında ve millî hedeflerin elde edilmesinde kullanılan fizikî güce “askerî güç” denir.

Ekonomik Güç: Millî gücün tüm unsurlarının gelişip güçlenmesi için gereken maddî ve nakdî ihtiyaçlar, ekonomik güç tarafından karşılanır.

Nüfus Gücü: Bir ülkede yaşayan insanların sayısı nüfus gücünün başlıca etkenlerinden biridir.

Coğrafî Güç: Bir devletin coğrafyasına ait canlı veya cansız, tabiî ve yapay, gerçek ve nispî (göreli) tüm değerler onun millî gücünün coğrafî unsurunu oluşturur.

İlmî ve Teknolojik Güç: Günümüzde bilim ve teknoloji alanlarında etkin ve yeterli bir düzeye ulaşamayan devletler büyük topraklara, zengin tabiî kaynaklara sahip olsalar bile büyük ve güçlü devletlerarasında sayılmazlar.

Psiko-Sosyal ve Kültürel Güç: Psiko-sosyal ve kültürel güç toplumun sahip olduğu ve tarihten gelen maddî ve manevî değerlerin topluma sağladığı güçtür. Buna kısmen “moral güç” de denilebilir.

Komşularımız ve Tarihî Hedefleri

Yunanistan’ın Hedefleri

* Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit eden unsurlara destek vermektedir.

* Türkiye’nin Batı ile bütünleşme yolundaki çabalarına engel çıkarmaktadır.

* Türkiye ile sorunları olan doğu ve güneydoğu ülkeleriyle savunma ve işbirliği anlaşmaları imzalamaktadır.

* Türkiye’nin ilgi sahası olan Balkanlar, Karadeniz, Orta Asya gibi bölgelerde etkinliğini azaltmaya çalışmaktadır.

Ermenistan’ın Amacı

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Ermenistan tarihte var olduğuna inandığı Büyük Ermenistan’ı kurmak amacındadır. Şu anda bulunduğu topraklar ile Azerbaycan, Doğu Anadolu ve güney illerimizin bir kısmını içine alan bir devlet kurmak peşindedir. Bu amaçla da başta bölücülük olmak üzere Türkiye’yi yıpratıcı bütün hareketlere destek vermektedir.

“Ermenistan’ın çıkarı Türkiye ile dost olmaktadır.

Oysa diyaspora Türkiye ile Ermenistan Ermenilerinin dost olmasına engel oluyor. Hatta diyaspora Ermenileri Türk halkına düşman gibi gösteriyor.

Çünkü diyasporanın tuzu kuru(dur). Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler zengin, varlıklı kişiler. Hobi olarak Türk düşmanlığı yapıyorlar, bu onlara eğlendirici geliyor, tarihin acı sayfalarını karıştırmak onları mutlu ediyor.

Oysa Ermenistan Ermenileri fakir, yoksul. 70-80 bin kadarı Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışıyor. Ermeni kadınlar Türk çocuklarına bakıyor, ev işleri yapıyor.

Diyasporanın düşmanlığı olmasa sınırlar açılabilir, Ermenistan Ermenileri Türkiye’de daha rahat çalışabilir. Daha rahat kazanıp daha rahat yaşayabilir. İşte Ermenistan Ermenilerinin bu rahatlığına diyaspora engel oluyor.

ABD’deki Ermeni toplumunun ileri gelenlerinden, yani diyasporadan gazeteci-yazar Harut Sasunyan, ‘Ermenilerin nihai amacının, iddialarının tanınması ve Türkiye’den tazminat ve toprak alınması olduğunu’ söylüyordu. California Courier yayınının sahibi ve başyazarı Sasunyan, ‘On yıllardır Ermenilerin hedefi tanınma, tazminat ve topraktır. Artık tanınma ötesindeki aşamalara geçmek gerekiyor’ diyordu.

Dostluk böyle mi kurulur?

Harut Sasunyan büyük konuşuyor. Ermenistan Ermenilerini de tahrik ediyor.

Bu tahrikler Akdamar Kilisesi’nin açılışında da yaşanmıştı. Türkiye, Erivan’daki yöneticileri açılış merasimine davet ettiği halde, onlar AGİT’in uluslar arası memur statüsündeki Türk gözlemcilerini Ermenistan’a sokmamışlardı.

Oysa Türk halkı (2007 yılında yapılan) Eurovision yarışmasına katılan Ermenistan sanatçılarından 12 ‘tam puan’ı esirgememişti. Hem de Ermenistan Türk sanatçılarına hiç puan vermemişken.

Ermenistan, menfaatinin Türk sınırının açılmasında olduğunu biliyor. Bu mümkün ama Ermeniler diyasporanın tahriklerine kulaklarını tıkar ve Ankara’nın beklentilerine olumlu yanıt verirse.

Ankara’nın beklentileri ne?

● Ermenistan’ın, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıması.

● Erivan’ın 1921 tarihli Kars Antlaşması’nı onaylaması.

● Ermenistan’ın, Türkiye sınırındaki Azeri toprağı Nahcivan’ın toprak bütünlüğü için güvence vermesi

● Erivan’ın soykırımın tanınması kampanyasını durdurması.

Bunlar kabul edilmeyecek şeyler değil.

Eğer Ermenistan tarihte yeni bir sayfa, Ermeniler için yaşam sayfası açmak istiyorsa…” [1]

“Ne acıdır ki, Tanzimat’ın önde gelen devlet adamlarından Mustafa Reşid Paşa’nın Danışmanı Agop Gırçıkyan adında bir Ermeniydi.

Mustafa Reşid Paşa Gırçıkyan’ı hiç yanından ayırmaz, devlet işlerinde hep onun fikirlerini alırdı.

Ermeniler bugün var oluşlarını hiç tartışmasız Selçuklu ve Osmanlı Türklerine borçludurlar.

Bugün kendilerini savunan Avrupa’nın himayesinde kalmış olsaydılar, Ermeni adı yalnızca tarih kitaplarında ve anılarda kalırdı.

Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına kadar İmparatorluğun asıl sahibi Türklerden daha mutlu ve müreffeh bir hayat yaşamışlardır.” [2]

“Türklere karşı olan hareket, Rusya Ermenileri ve Ermeni dâvâsından yararlanmak isteyen Avrupa devletlerinden gelmiştir.” [3]

“Barıştan bahseden Yunan Hükümeti; 15 Nisan 1979’da Atina’nın Nea Simirna Meydanı’nda ‘Ermeni İntikam Anıtı’ dikilmesine izin vermiştir.

Bu anıt, Atina Belediye Bandosu’nun çaldığı Rumca ve Ermenice milli marşların eşliğinde açılmıştır.

Fransa’nın Marsilya şehrinde 1979 yılında, Fransız Bakan Joset Comitte’nin katılımlarıyla ‘Ermeni Kin Anıtı’ dikilmiştir.” [4]

“Ermeniler dünya nimetlerine düşkün olduklarından, rahat yaşayayım da hangi milletin idaresi altında olursam olayım, fark etmez felsefesinin eli sıkı, maddeci insanlarıdırlar.” [5]

Türkiye’nin İştirak Ettiği Önemli Uluslararası Siyasî Organizasyonlar

Uluslararası Organizasyonların Önemi

Ülkeler arasında meydana çıkacak anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesi amacıyla tüm ülkelerin, uluslararası güvenlik konularında veya ülkelerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar hususunda, konuları tartışabilecekleri, ortak çözüme ulaşabilecekleri uluslararası platformlara ihtiyaç vardır. Uluslararası organizasyonlar, ülkeler arasındaki sorunları ve savaş tehlikesini azaltmıştır.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra çeşitli organizasyonların oluşması dünya barışına katkıda bulunmuştur. Bu katkı siyasî sistem farklılıklarının azalmasıyla artmaktadır.

Türkiye’nin Üye Olduğu İttifaklar

1)    Birleşmiş Milletler (BM)

Kuruluş Amacı ve Tarihçesi

Dünyada barış ve güvenliği korumak, eşitlik ve kendi kaderini belirleme ilkeleri temelinde dostluk ilişkilerini geliştirmek, ekonomik, sosyal, kültürel ve beşerî sorunları azaltmak ve çözmek için uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Üye sayısı 180’i geçmiştir.

2)    Avrupa Birliği (AB)

a)    Kuruluş Amacı ve Tarihçesi

Avrupa Birliği, II. Dünya Savaşı’nın büyük ölçüde yıktığı Avrupa’nın mümkün olan en geniş ve en etkin işbirliği çerçevesinde birleşip bütünleşmesini amaçlamaktadır.

b)    Türkiye’nin Statüsü ve AB’nin Türkiye Açısından Önemi

Türkiye tam üyelik öngören bir ortaklık için 9 Temmuz 1959 tarihinde girişimde bulunmuş, 12 Eylül 1963’te Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık antlaşması imzalanmıştır. Avrupa Birliği’ne tam üye olmayı amaçlayan Türkiye 14 Nisan 1987’de tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 10 Aralık 1999’da Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyelik için adaylığı kabul edilmiştir. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren “Gümrük Birliği” uygulaması başlatılmıştır.

Türkiye lâik-demokratik bir yönetim şeklini benimsediğinden Avrupa ile yakınlaşma ve bütünleşme politikası izlemektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması bu konuda atılacak en önemli adım olacaktır.

3)    NATO

a)    Kuruluş Amacı ve Tarihçesi

NATO; Birleşmiş Milletler Antlaşması çerçevesinde üyelerinin güvenliğini sağlamak ve istikrarın gelişmesine yardım etmek amacıyla kurulmuştur.

b)    Türkiye’nin Statüsü ve NATO’nun Türkiye Açısından Önemi

Türkiye’nin NATO üyeliği ittifak ile karşılıklı çıkar esasına dayanmaktadır. Türkiye bu üyelik sayesinde hem demokrasisini güçlendirmekte hem de kendisine yönelebilecek tehdit ve saldırılara karşı göğüs gerebilmektedir.

Seferberlik

Seferberliğin Tanımı

Devletin bütün güç kaynaklarının başta askerî güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandığı, hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandığı durumdur.

Seferberliğin Önemi

Savaş tehlikesi her an var olduğundan devletler millî güçleri oranında silâhlı kuvvet bulundurmak zorundadır. Devletlerin kendilerini en etkili şekilde savunabilmeleri silâhlı kuvvetlerini çok iyi eğitmelerinin yanında kısa zamanda gerçekleştirebilecekleri etkin bir seferberlik sistemine sahip olmalarıyla mümkündür. Çünkü günümüzde barış zamanında orduların % 90, % 100 oranında personel mevcudunun korunması ekonomik nedenlerle terk edilmektedir. Bu yüzden seferberliğe dayanan bir sistemle kısa sürede toplanabilen ve eğitilmiş personelle seferberliğini tamamlayan ordular hem daha başarılı olacaklar, hem de ülkelerinin ekonomik kalkınmasına yardımcı olacaklardır.

Sivil Savunmanın Tanımı

Sivil Savunma; düşman taarruzlarına, tabiî afetlere ve büyük yangınlara karşı halkın can ve mal kaybının en aza indirilmesi, hayatî önem taşıyan her türlü resmî ve özel tesislerin korunması ve faaliyetlerinin sürdürülmesi için acil onarım ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azamî surette desteklenmesi ve cephe gerisindeki halkın moralinin korunması amacıyla alınacak her türlü silâhsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetleri kapsar.

Sivil Savunma Teşkilâtı’nın Görevleri

* Savaş zamanında halkın can ve mal güvenliğini sağlamak

* Tabiî afetlerde can ve mal kurtarmak

* Büyük yangınlarda can ve mal kaybını azaltmak

* Savaşta ve tabiî afetlerde yok olmaları, çalışmaz hâle gelmeleri, toplum hayatını büyük ölçüde etkileyecek, ordunun savaş gücünü azaltacak mahiyetteki önemli resmî ve özel müessese ve tesisleri (fabrika, trafo merkezi, su tesisleri vb.) korumak, çalışmalarının sürekliliğini sağlamak, ivedi onarımları yapmak

* Savaş zamanında her türlü savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azamî derecede desteklenmesini sağlamak

* Savaşta cephe gerisindeki halkın moralini kuvvetlendirmek

* Bütün bu işleri silâhsız olarak bilinçli bir şekilde yapmak. 28.01.2012

 

Not: Bu makale, Mersin Tercüman Gazetesi’nin 06.02.2012 tarih ve 428 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. www.mersintercuman.com

Ekrem YAMAN

Sinop Vali Yardımcısı

Web: www.ekremyaman.com.tr

E-posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr



[1] Doğan HEPER, “Diyaspora Yine Şaşırdı!,” Milliyet 27.12.2007, s. 18 www.milliyet.com.tr

[2] Süleyman YEŞİLYURT, Atatürk, İnönü, Menderes, Gürsel Dönemlerinin Ermeni, Yahudi, Rum Asıllı Milletvekilleri, II. Baskı, Ankara, Zirve Ofset, s. 14.

[3] YEŞİLYURT, A.g.e., s. 16.

[4] YEŞİLYURT, A.g.e., s. 110.

[5] YEŞİLYURT, A.g.e., s. 140.