ZAFER BAYRAMININ 62. YILDÖNÜMÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Kıymetli Vatandaşlarım!

Bugün 30 Ağustos Zaferi’nin 62. yıldönümüdür. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nun hukukî varlığı ortadan kalkmadan Anadolu’da Türkiye Büyük millet Meclisi Hükûmeti kurulmuştur. Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’nde yapılan tartışmalar son çâre ve tedbir olarak Mustafa Kemal’in ordunun başına geçmesi gerektiği telâkkisini genelleştirdi. Bu görüş Meclis dışında da yayılmıştı.

Anadolu’yu işgâl etmiş bulunan Yunanlılar13 Ağustos 1921’de ilerlemeye başladılar ve 10 gün içinde Sakarya savunma hattımıza dayandılar.

13 Eylül 1921 günü Sakarya Nehri’nin şarkında düşman ordusundan hiç eser kalmadı. Bu suretle 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dâhil olmak üzere, 22 gün ve 22 gece fasılasız devam eden Sakarya Savaşı, yeni Türk Devleti’nin tarihine; cihan tarihinde ender olan büyük bir meydan muharebesi misâli kaydetti…

Sakarya Zaferi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin ve ordularının gücünü dünya kamuoyuna esaslı bir surette bir def’a daha tanıtmış oluyordu.

Bu zaferin siyasî alanda müspet sonuçları derhal görüldü. Sovyet Rusya’nın aracılığı ile Sakarya Muharebesinden bir ay önce Sovyet Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile yapılmış olan andlaşma, 13 Ekim 1921 tarihinde Kars’ta imzalandı.

Fransız Hükûmeti ise, Sakarya Zaferi’nden 37 gün sonra Ankara İtilâfnâmesi’ni imzaladı.

Bu andlaşmanın sonucu olarak İtilâf devletleri safında bir büyük devlet Misâk-ı Millîyi tanıyor ve işgâli altında bulundurduğu Türk topraklarının çok önemli bir kısmından çekiliyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ise güney cephesinde serbest kalan kuvvetlerini Batı Anadolu’ya doğru nakletmek imkânlarını bu itilâfnâme ile elde etmiş oluyordu. Sakarya Zaferi, askerlik ve politika bakımından kurtuluş mücadelemizin önemli bir merhalesi olmuş, Yunan Ordusu’nun taarruz kabiliyetini kırmış, onu artık kendini savunma zorunda bırakmıştır.

Gazi Mustafa Kemal, bir taraftan Orduyu son zaferi kazanacak bir taarruz için hazırlarken, öte yandan da İtilâf Devletlerinin düşünce ve ruh hâllerini anlamak için Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal’i Avrupa’ya gönderdi. Yusuf Kemal’in, Londra ve Paris’te yaptığı görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.

Ordumuzun ihtiyaçları ve eksiklikleri tamamlanmak üzere bulunuyordu. Haziran 1922 ortalarında Gazi, artık taarruza geçmek zamanının geldiğine karar vermişti.

26 ve 27 Ağustos günlerinde düşman ordusunun asıl büyük kısmı dört taraftan sarılarak Dumlupınar’da, Gazi’nin ateş hatları arasında bizzat idare ettiği Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda tamamen yok edildi veya esir alındı(30 Ağustos 1922).

Düşmanın yok olmaktan kurtulan kısımlarıyla Eskişehir’den çekilen bir kısım kuvvetlerinin, geride tutunmalarına meydan vermemek için, son hızla tâkibine başlandı.

Ordumuzun İzmir’e doğru ilerleyişi sırasında İtilâf Devletlerinin bir mütareke aracılığı olmuş, ancak Başkomutanının emrini 9 gün gibi kısa bir süre içinde yerine getirmeyi başarmış olan Ordumuz, 9 Eylül sabahı İzmir’i, 3,5 yıla yaklaşan Yunan işgâlinden kurtararak Türk Bayrağını Akdeniz kıyılarına ulaştırmak suretiyle, yerine getirdiğinden bu mütareke teşebbüsü sonuçsuz kalmıştır.

Ordularının kesin ve nihaî başarıya doğru her gün yeni bir zaferle koştuğunu gören Türkiye Büyük Millet Meclisi de, millî mâtem alâmeti olarak 8 Temmuz 1920 tarihinde Meclis Başkanlığı kürsüsüne örttüğü kara örtüyü 6 Eylül 1922 günü kaldırmıştır.

Büyük Türk Milleti’nin ordularının kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarıma emniyet verecek bir olgunluk ile tezahür etti. Millet orduları 14 gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. 400 Km’lik bir tâkip yaptılar.

İzmir’i kurtaran ordu, 16 Eylül’de Anadolu’yu Yunan işgâl ve istilâ ordusunun son neferinden de temizlemiş ve hareket istikametini henüz yabancı işgâli altında bulunan diğer vatan topraklarına çevirmişti.

“Anadolu Zaferi, tarihte, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar muhyi bir kuvvet olduğunun en güzel bir misâli olarak kalacaktır.”[1]

30 Ağustos Zaferi’nin Türk Milleti’nin kendine güven duygusunu yükselttiği, millî güç ve kabiliyetlerinin yeniden canlanmasını sağladığı, Misâk-ı Millîyi gerçekleştirdiği, yeni Türk devletinin temeli ve uygarlık yolunun en büyük köprüsü olduğu, sonucunda milletimizin yaşamaya lâyık ve kudretli olduğunu bütün dünyaya kabul ettirdiği bir gerçektir.[2]

Ne mutlu bu uğurda şehit olanlara, can verenlere! 30 Ağustos 1984

 

 

Ekrem YAMAN

Ağlasun Kaymakamı


[1] Oktay VEREL, Vatan Sana Minnettardır, Türk Hava Kurumu Yayın No: 1, İstanbul, Nurettin Uycan Cilt ve Basım Sanayi A. Ş., 1981.

[2] Diyanet Gazetesi Ordu Özel Sayısı No: 3.