MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ HATIRA AĞAÇLANDIRMASI SEBEBİYLE BİRKAÇ SÖZ

Ölüm, bir yönüyle güçlü bir vazgeçirici, bir yönüyle de insanı coşturucu bir tesire sahiptir. Bu yüzden insan olarak durdukça kalıcı olacak eserler ortaya koymaya, öldükten sonra da anılmaya gayret ederiz.

Cihanlara sığmayan şanlı mâzimizi bir düşünün! Geçmişini merak etmeyen insanlar hiçbir şeyi merak etmezler, merak etmeyen bir insan da hiçbir şey üretemez, bir şey üretemeyen insan ise vatanına ve milletine faydalı bir fert olamaz.

İnsan, hem bedenî, hem de ruhî ihtiyaçları sebebiyle tatmin arar.” İnsan maddî yanıyla cismen küçük bir varlık olsa da, rûhen kâinata sığmayacak kadar büyüktür.

İnsan sadece kendisi için yaşamamalı, başkalarını da düşünmeli.“Kimin himmeti milleti ise o kimse tek başıyla küçük bir millettir.[1]

Günümüzde pek çok insan olup bitenlerin sadece seyircisidir. Hâlbuki toplum sıkıntı içinde! Yangınlar seyredilmez, söndürülür.

İnsanın tekâmülü, gelişmesi bir yönüyle ilme ve inanca dayanır. Teknik hangi seviyeye yükselirse yükselsin, insanın olmadığı belde imar olmaz.

Her yanımızda gamze çakıp salınan zarif lâleler, öteden beri yakından tanıyıp hemhâl olduğumuz al yanaklı, derin kokulu güller, kokusundaki nefâsetin yanında, gülün dikeni gibi biraz da acımtırak hâliyle “Gül dikensiz olmaz” diyen karanfiller, ülkemizin öz evlâdı ve çok bulunmasının gadrini yaşayan sevimli papatyalar, zâtî güzellikleriyle beraber tevazu ve mahvîyetleriyle ayrı bir derinlik remzi (sembolü) mini menekşeler, otağını her yere kurmaya tenezzül etmeyen zambaklar, kalbimizin cidarları kadar hassas ve duyarlı ince manolyalar, akrabamız ve kapı komşumuz sümbüller, sonradan akraba olduğumuz kamelyalar, orkideler, yanık nağmeler gibi kokuları ve ebedî güzellikleri tedâî ettiren, hatırlatan renkleriyle sonsuzluğa düşkün gönüllerimizi coşturur. Bir de buna kuşların cıvıldayışları, böceklerin vızıldayışları, koyun-kuzu sesi, Allah için birbirini sevenlerin nefesi eklenince her taraf adetâ cennet rengine bürünür. Hele yeşilliklerin korunduğu, ormanların ihtimamla muhafaza edildiği dönemlerde her taraf tıpkı bir “bağ-irem” ve her yöre açık bir hayvanat bahçesi gibi canlı, sımsıcak ve şen olur. 

Onun içinde geçirilen birkaç saat, seneler kadar derin, bereketli, dinlendirici olur ve hattâ hâtıralarımızda âdetâ silinmezliğe ulaşır.

Herhalde sizlere “yitirilmiş cennet”; bağıyla, bahçesiyle ve içindeki bağbanıyla anlatmaya çalıştım.

Türkiye’nin bitki türleri itibariyle zenginliğini hiç düşündünüz mü? Bir tespite göre, Türkiye’de tabiî halde yetişen 8.500 adet bitki türü bulunuyor ve bunların 650’si tedavi gayesiyle kullanılıyor. [2]

Ülkemizde 132 memeli, 450 kuş, 106 sürüngen, 345 balık ve diğer canlı gruplarıyla birlikte toplam 80 bin hayvan türü ile çok zengin bir tür çeşitliliği var.

Dünya üzerinde bulunmayan ve sadece Türkiye’de yetişen 3.000 çeşit bitki türü mevcut. [3]

Ağacın birçok kullanım alanı olduğu biliyoruz. Bunlardan biri de sigara tütünlerinin kurtulması ve ambalajlanmasıdır. Sadece Pakistan’da sigara için yılda 1,5 milyon m³ ağaç yakılıp yok edilmektedir. Ancak bir haftada kuruyabilen taze tütün yaprakları için bol, bol oduna ihtiyaç vardır. Kurutma işlemi için gerekli açık alanları temin uğruna kesilen ağaçlar ise aynı bir problem.

Dünya Sağlık Teşkilâtı raporuna göre 300 adet sigara için bir ağaç feda edilmektedir. Bu demektir ki, sadece sigara uğruna dünyada yılda 82,5 milyon m³ odun yakılmaktadır. Tütün yapraklarının kurutulma işlemi için de en az bir hektarlık odun kullanılmaktadır. Bir defaya mahsus değil, devamlı olarak.. Bu şekilde yılda sadece 6,4 milyon m³ odun sırf sigaranın kurutma ve fermente işlemi uğruna feda edilmektedir. Sigara ve paketleme kâğıdı ise bu hesabın dışındadır. Kısacası tütün sanayii için yılda yaklaşık olarak toplam 9,25 milyon m³ oduna ihtiyaç vardır.

Türkiye’de de 327 bin hektarlık bir sahada tütün ekimi yapılmaktadır. [4]

İl Müftülüğü, Çevre ve Orman Müdürlüğünün koordine ettiği hatıra ağaçlandırması, vatan toprağının rüzgâr ve erozyonla denize taşınmasını önleyecek küçük çaplı bir hizmet olsa da ülkemizin el birliği ile imarı yolunda atılan bir adımdır. Emeği geçenlere teşekkür borcumuz vardır.

 

 

 

Ekrem YAMAN

Mersin Vali Yardımcısı


[1] Ubeytullah AKYÜZ, “İnsanın Üç Zindan” Sızıntı Dergisi, Sayı: 159(Nisan 1992),s. 104.

[2] İlâç İçinde İlâçsızım.” Başlıklı haber, Zaman Gazetesi, 02.04.1999, s. 16.

[3] Osman BALCI’nın haberi, Zaman, 08.02.1999, s. 20.

[4] Ziya AYDIN, “Her Tarafı Karartan Kara Duman,” Sızıntı Dergisi, Sayı: 182 (Mart 1994), s. (78-81).