TÜRKİYE’DE TAŞRA İDARE TEŞKİLÂTININ REORGANİZASYONU

Toplumların varlığını sürdürmede vazgeçilmez nitelikteki sosyal müesseselerinden biri olan devlet kavramı 21. yüzyılın demokratikleşme sürecine uygun bir temayül göstererek küçülme ve yumuşama dönemine girmiştir. 20. yüzyılda klâsik fonksiyonlarına (güvenlik ve yargı) ilâveten sosyal güvenlik ve ekonomik fonksiyonlar da yüklenerek cemiyet hayatının geniş bir alanını kuşatan devlet, 21. yüzyılda sosyal aktörlerin iktisadî, sosyal ve kültürel olarak kendilerini göstermiş olmalarının bir sonucu olarak, kendi tabiî alanına doğru çekilmeye başlamış veya sivil ve demokratik mekanizmalar tarafından belirli bir meşrûiyet içerisine itilmeye mecbur bırakılmıştır. Büyük ve hayatın her alanını saran devletin şeffaf olamaması, hızlı değişimler karşısındaki hantal yapısı ve çağımızın en önemli değer ölçüsü olan “verimlilik” konusunda duyarsızlığı, pahalı ve kalitesi düşük ürünler üretmesi, iktisadî ve siyasî bunalımların çıkmasındaki doğurganlığı ve benzer sebepler yüzünden, ‘küçük devlet’in daha ‘kuvvetli devlet’ olduğu tecrübesi modern toplumların devlet olgusuyla ortaya çıkmıştır.

Toplumun aile ve devlet şeklindeki sosyal teşkilâtlanmasında bir taraftan ‘kaplanılan alan’ daralırken, öte taraftan da ‘otoritenin kullanımı’ merkeziyetçi eğilimlerden uzaklaşmakta, yetki merkezden taşraya devredilmektedir.

Modern devlet belirli bir ideolojisi ve siyasî tercihi olmadan, bütün içtimaî kesimler karşısında tarafsız, insan hak ve hürriyetlerine saygılı, optimal bir amme hizmet alanını (güvenlik ve yargıyı) kapsayan; lâkin hukuken maksimum kuvvete sahip olan, demokratik ve katılımcı bir üst seviyede karar mekanizması ve tatbikatçısı olarak ortaya çıkmaktadır.

Hayatın içinde pek çok konuda ciddî kontrol mekanizması yoktur, belki de bu mümkün değildir. Burada devreye vicdan girmektedir. Kişi “vicdanî sorumluluğu” nispetinde işine dikkat edecek, iyi bir vatandaş, âmir, memur, idareci vs. olacak, her konuda üzerine düşen vazifeleri hakkıyla yerine getirecektir.

Bugün ülkemizde yaşadığımız problemlerin kaynakları araştırıldığında, bu sorunların hem insan, hem de sistem faktörüne dayalı olduğu görülür. Eğitim ve kültür düzeyinin düşük olduğu toplumlarda iyi bir sistem mevcut değildir. Sistemi oluşturacak olanlar insanlardır. Çünkü sistem kendiliğinden oluşmaz. Bu bakımdan bir sistemi, yapıyı veya düzeni oluşturacak olan insanların kalitesi büyük önem taşır. Kısaca insanın kaliteli olduğu bir toplumda, daha iyi bir düzeni ve sistemi inşa etmek daha kolaydır.

Bizde devlet hayatında ve bürokraside ekseriyetle hoşgörü vardır, ancak kural ve ceza uygulamasında ciddiyet yoktur. Dürüstle dürüst olmayan aynı muameleyi görür. Bazen tam tersine uygulamalar da mevcuttur. Oysa dürüstlük her şeyin temelidir. Dürüst tavır ilkesini devletin her kademesinde elden bırakmamak lâzımdır.

A.B.D.’deki memur sayısının iki katı olan memur sayımızı kısa vadede azaltma şansımız yoktur. Elimizde bulunanın kalitesi de ortadadır.

Türkiye şartlarını bilmeyen, bilip de değerlendirmesini yapamayan bu ülkeye faydalı olamaz. Bu tür kişilerin bir mes’ûliyet altına girmeleri yanlış olur ve bedelini de bu millet öder.

Türkiye uzun zamandır bürokrasi içinde sosyal, ahlâkî ve kültürel yozlaşmanın önüne geçemedi. Uzak geçmiş itibariyle üç asır, yakın geçmiş itibariyle 70-80 yıldır Batılı devletler ölçüsünde yapı değişimini tamamlayamadı, önceliklerini belirleyemedi, toplum kesimlerini millî menfaatler doğrultusunda homojenleştiremedi. İsrafı önlemekte ve kıt kamu kaynaklarını ekonomik ve ihtiyaç önceliklerine göre harcamakta pek başarılı olamadı.

Temel problem, mevcut işleyiş ve yapılanma tarzının değişmeye karşı direncinde yatıyor. Bu belirsizliğin ve laçkalığın devam etmesinde kurum menfaatleri ve şahsî çıkarlar doğrudan doğruya rol oynuyor.

Mahallî topluluklar, mahallî mes’elelerin asıl sahibidir. Yetkili mahallî meclis, komisyon ve bunlara dâhil olacak sivil demokratik teşkilâtlar demokrasinin gereğidir.

Makamlar hizmet yerleridir. Saltanat, şatafat, astronomik maaşlar, araç-gereç ve görkemli makamlar, kalabalık maiyet, konfor, hava, çalım, caka, fiyaka, gösteriş, alayiş ve bunların sonucunda ulaşılmaz, karışılmaz, görüşülmez, halktan kopuk yöneticiler.

İstisnalar hariç hem atanmış, hem de seçilmiş idarecilerimizde yaygın olan durum budur.

 

TEKLİFLER

  1. Taşrada kamu hizmetleri, il, ilçe, belde, köy ve mahallelerde yeniden kurulacak birimler tarafından yürütülmelidir. İhtiyaç olmaktan çıkmış birimler lağvedilmelidir. Sıtma ile savaş için kurulmuş birim gibi.
  2. Hâlen merkezî idareye bağlı müdürlük ve servisler; adalet, güvenlik, ulaştırma, haberleşme ve askerlik hariç; ilgisine göre taşra idarelerinin müdürlük ve servisleri hâline getirilmelidir. Mevcut müdürlüklerin personel, kadro, araç ve gereçleri, ödenekleri ile beraber bu idarelere devredilmelidir.
  3. Bölge teşkilâtları Türkiye genelinde tamamen kaldırılmalıdır. Bölge müdürlükleri kurulduğu günden beri Türkiye için lüzumsuz bir taşra teşkilâtı olarak idareye bir yük ve kambur halinde âdetâ taşra personelinin kaymakam ve vali otoritesinden kaçışı için icat edilmiş birer ara kademe vazifesini yapmıştır. Bölge müdürlüklerinin kaldırılması ile ortaya çıkacak olan her türlü imkân ve yetişmiş personel öncelikle taşrayı güçlü kılmak ve kaymakamlık ve valilik karargâhlarının güçlendirilmesi ve takviye edilmesi için tahsis edilmelidir.
  4. Bazı idarî birimler (il ve büyükşehir belediyeleri) merkezî idarece toplanan vergilere ek vergiler koyma yetkisini haiz olmalıdır. Mevcut sistemimizde olmayan ve sistem değişikliğini gerektirecek bu uygulama taşra idaresine geniş bir hareket serbestisi kazandıracaktır.
  5. İl ve ilçe sayısı üçte bir oranında azaltılmalıdır. Bütün dünyada idarî birimler alan reformu yapılarak azaltılmaktadır. Dünyanın demokratik ülkelerinin genelde üzerinde uzlaştığı ve hemfikir olduğu doğrular bizim için de doğrudur, doğrularımızı kendi gayretimizle arayıp bulmak milletimize sadece zaman kaybettirir.
  6. Bölge idare mahkemelerine paralel bölge Sayıştay mahkemeleri kurulmalı, idarî vesayetin icrası suretiyle yapılan denetimin yerini hukuka uygunluk denetimi almalıdır. Yerindelik denetimi bölge halkının yetkisinde olmalıdır.
  7. Mahallî demokrasinin geliştirilmesi, merkezî yönetime de işlerlik kazandıracak bir fırsattır. Yerinden yönetim anlayışını idarî sistemimize hâkim kılabilirsek, Türkiye’nin gelişme potansiyelini canlandırmış oluruz. Türkiye’nin her alanda küresel rekabet içinde yer alabilmesi buna bağlıdır. Küresel rekabet de ülkelere kalite, vasıf ve refah seviyesi yüksekliği, teknolojik gelişim ve çağdaş imkânlar sunacaktır.
  8. Personel rejimimiz mutlak surette gözden geçirilmeli, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu revize edilmelidir. Liyakat, ehliyet ve performans değerlendirmesiyle yapılan takdiri ön plâna çıkarma, başarıyı takdir ve taltif edip, kalitesizliği tecziye ve kaliteye tâlip olma zamanı artık gelmiştir.
  9. Amerika veya Avrupa ülkeleri gibi ileri demokrasilerde uygulanan yasakları ve personel rejimini ülkemize aynen getirmeliyiz. Bu değişim, köklü bir araştırmayı gerektirir ve yapılacak çalışma, cesaretle bazı hataları sistemden uzaklaştırmayı gerektiren reformist bir uygulama olmalıdır.
  10. Türkiye’nin sorunlarının halledilmesi için hukukun üstünlüğü, katılımcı demokrasi ve devlet reorganizasyonunun gerçekleşmesi gerekir. Ülkemizin bugün için ihtiyacı sistem tartışmasıdır. Demokratik hayat biçiminin ve kültürünün gelişmesi; katı, bürokratik, merkeziyetçi, hantal yapı yerine; mahallî meclislerin yetkili ve sorumlu olacağı yeniden yapılanma ile başlayacaktır.
  11. Günümüz dünyasında, gelişmiş ve uygar milletlerle medeniyet yarışına katılabilmek için “yetişkin aile fertlerinin” veya “içtimaî güçlerin” de katkıda bulunabildiği bir katılımcılık kültürünü, hoşumuza gitse de, gitmese de, bir an önce devlet yapımızdan başlayarak bünyemize sindirmek ve bu yeni vaziyete kendimizi hazırlamak mecburiyetindeyiz.
  12. Günümüzde Devleti yönetmeye tâlip olanlarda samimiyet ve sorumluluğa bağlı olarak ciddiyet ve takım şuuru yok denecek mertebelerdedir. Kamu sektöründe görev alan insanlarda “vicdanî mes’uliyet şuuru” uyandıracak bir eğitim müessesesine ihtiyaç vardır. Enderun’un boşluğu idarî yapımızda hâlen doldurulamamıştır.

 

Not: Bu makale, MERSAD Dergisi’nin Ocak 2006 tarih ve 5 sayılı nüshasının (7-8.), Mersin Tercüman Gazetesi’nin 03.10.2005 tarih ve 137. sayısının 4. sayfasında yayımlanmıştır.www.mersintercuman.com.tr

 

 

 

Ekrem YAMAN

Mersin Vali Yardımcısı

Web: www.halkapinar.gov.tr/ekrem.yaman

e.posta: ekrem.yaman@icisleri.gov.tr